"MESLEKİ HAYATA VEDA EDERKEN DOSTLARDAN VEFA ÇAĞLAYANLARI" başlığıyla kaleme aldığı yazıyı DADAŞTV okurları için olduğu gibi aktarıyoruz.
***
Dünyada her şey fani. Bitmez sanılan her varlık tükenmeğe mahkûm. Aynı şekilde çokluğu sembolize eden gökteki yıldızlar, deryadaki kumlar dahi sayılmaya tabi tutulduğu zaman sonsuzluğun insaf tanımayan çarkları arasında bir noktada her fani gibi tükenmeğe mahkûm. Bu astronomik mefhumlar deryasının yanında insan ömrünün, insan hayatının uzunluğundan devamlığından bahsetmek abes. Göz açıp yumana kadar şimşek hızıyla gelip, yıldırım hızıyla geçip gidiyor. Bu ilahi kuraldan geçmişteki örnekleri gibi bir türlü bitmeyeceğini sandığım bendenizin mesleği hayatı da kurtaramadı. Ve geçen haftalar noktalandı. Kıymetli bir şair hemşerimiz bir beyitlerinde;
"Nihayet anladı ki son buluca bir ömü
Yeni bir hayat başlar daha canlı daha gür"
demektedirler. Tabii burada öbür taraftaki ömür kastedilmiştir. Ancak; bir büyüğümüzün dedikleri gibi, "öbür dünya bu dünyadan değil hem hiç değil ayrı" prensibi gereğince kırıntılar halinde de olsa bu tarafa da aksetmektedir. Temennim bendenizin yeni hayatı da bundan nasiplenebilmesidir.
Sağ olsun dekanlığımız çok güzide ve bugüne kadar ender rastlanan çok kalabalık bir toplumun iştirakiyle bir veda yemeği düzenleme lütfunde bulundu. Kıymetli rektör yardımcılarımızın dördünün de şereflendirmiş oldukları (muhterem rektörümüz telefonla mazeretlerini bildirme ali cenaplığını gösterdiler) bu merasimde muhterem rektör yardımcımız Prof. Dr. Sebahattin TÜZEMEN, Dekanımız Prof Dr. Mustafa CANBOLAT ve bölüm başkanımız Prof. Dr. N. Mevlüt ARAS Beyler katiyetle layığı olmadığım cümleleri muhtevi konuşmalar yapıp, plaketler ve çok değerli hediyeler verme lütfunde bulundular. Kendilerine candan teşekkürlerimi sunarım (aynı merasimde sevgili talebelerim Adem Yavuz'un ve Gökhan'ın hediyeleri de kendileri kadar güzeldi). Ayrıca şehirden aziz dostlarım ve Erzurum'un medar-ı iftiharlarından Muammer CİNDİLLİ ve Feridun Fazıl ÖZSOY Beyler de merasimi şereflendirdiler. Sevgili Muammer bekli de bugüne kadar mevcut salonun duvarlarında ender yankılanan güzellikte bir konuşma yaparak üzerinde ÜLKEMİZİN YÜZ AKI EĞİTİM KURUMU ATATÜRK ÜNİVERSİTEMİZE, İLİMİZ KÜLTÜRÜNE VE İKTİSADİ ALANDAKİ GELİŞMELERE; DEĞERLİ ÇALIŞMALARINIZLA VERDİĞİNİZ DESTEKTEN DOLAYI ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ.
DOSİAD (DOĞU ANADOLU SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ)
Şeklindeki belagatli ve yine layığı olmadığım cümlelerin yazılı olduğu bir plaket sundular. Her iki aziz dostuma da derneğin başkanı çok kıymetli değerimiz olan sevgili İbrahim AYDEMİR kardeşimize de şükranlarımı sunarım.
Hele hele mesleki hayatım boyunca hep destekçim olan ve bendenizi her vesilelerle onurlara gark eden günümüz Erzurum'unu tek elle tutulabilecek sektörü bahtiyarlığını taşıyan mahalli basınımın bugüne kadar kimselere göstermemiş olduğu çok yakın ilgileri için nasıl teşekkür edeceğimi beceremiyorum. Kalemim de kelamım da aciz kalıyor.
Kırk yıllık mesleki hayatımda çeşitli engellemeler olumsuzluklar nedeniyle (Bu sütunlarda yer alan KARAVANAYA ATILAN MERMİLER, HEBA OLAN BARUTLAR konulu yazımızda genişçe anlatılmıştır) hayalim de olanın ancak kırkta biri gerçekleştirilebilmiştir. Bununla beraber bölümümüz Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgelerinin de dört yüz dolaylarındaki balık işletmesine en azından öncülük etmiş, çok daha önemlisi, bugüne kadar çok ender bölüme nasip olan kuruluşunun 20. Yılını ilim bahçesinin has koruluğuna kırkı doktora olmak üzere (otuzu su ürünleri bölümü, onu zootekni bölümü adına) yüzün üzerinde lisansüstü fidanı hediye ederek kutlamıştır.
Veda yemeğinde sevgili Muammerin tabirleriyle "taheze diş"lerim dolayısıyla fazla anlaşılamayan konuşmamı "Paris, kendisi görülmediği için Ayfer kulesinden daha güzel görünüyormuş. Şimdi bendeniz olmaksızın da Bölümümüz daha güzel görünecek ve daha güzel işler yapacaktır" cümleleriyle bitirmiştim. Burada da aynı cümlelere imza atacağımı bildiriyor, yukarıdaki tüm teşekkürlerimi tekrarlıyor en azıdan resmi görevime ELVEDA diyorum.