Anayasa’yı ihlal etme gibi bir düşüncemiz yok, olamaz da...
Ak Parti’nin hazırladığı Anayasa değişiklik teklifi dünTBMM’ye sunuldu. Paket çok tartışıldı, muhalefet ve yüksek yargıdan çok büyük tepki aldı. AK Parti’nın yargı bağımsızlığına darbe vurduğu söylemleri gündeme oturdu. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın HSYK toplantılarına katılmayarak, Kurul’un toplanamaz hale gelmesi üzerine yargı mensupları konuyu yargıya taşıdı. Başbakan Erdoğan ve Bakan Ergin, HSYK’nın çalışmalarının askıya alınabileceği mesajını verdi. YARSAV, Bakan Ergin hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bu gelişmelerin yaşandığı Pazartesi günü Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ile ayrı ayrı bir araya gelerek bu gelişmeler hakkındaki görüşlerini sordum.
Anayasa değişikliği paketinin yüksek yargıyı siyasi otoritenin baskısı altına alma girişiminden bahsediliyor. Bu paketin mimarlarından biri olarak size soruyorum, gerçekten Ak Parti, yüksek yargıyı ele geçirmek mi istiyor?
Kesinlikle böyle bir düşüncemiz yok. Olamaz da. Zaten 2008 yılından bu yana Anayasa değişikliği için bir çalışmamız vardı. Değişiklik hem sivil anayasa için önemli, hem de Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa Konseyi tavsiye kararları, İlerleme Raporu, AB Komisyonu uzmanlarınca Türk yargısı hakkında hazırlanan istişari ziyaret raporlarında gündeme getirdiğimiz konularda değişiklik yapılması isteniyor.
Yani AB size diyor ki, ’HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştir, parti kapatmalarını zorlaştır.’Siz de onun için mi yapıyorsunuz?
Onların tavsiyeleri var. Onların tavsiyesi diye kayıtsız şartsız kabul ediyor değiliz. Bakanlık olarak konuyu masaya yatırdık. 8-10 Haziran 2009 tarihlerinde bu kapsamda yargı reformu starteji taslağını oluşturmak için bakanlık yetkililerimizin de katılımıyla konunun tarafları ve uzmanları ile Kızılcahamam’da bir dizi toplantılar yaptık. Bu toplantıya Yargıtay ve Danıştay’ı temsilen de katılım olmuştur. Barolar Birliği, Noterler Birliği, Adalet Akademisi, YÖK, Askeri Yargıtay, MSB, Anayasa Mahkemesi gibi birçok kurumdan temsilci katılmış, HSYK dahil birçok konuda değişiklik yapılması ilkesel olarak karar altına alınmış ve imzalanmıştır.
Taslağı siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine götürüp görüşlerini almak istediniz. Neden yüksek yargıdan da bu görüş talebiniz olmadı?
Anayasa değişiklik paketi açıklanır açıklanmaz, yüksek yargı net tavır alarak bu değişikliğe karşı olduğunu zaten açıkladı. Onun için görüşleri belli olduğu için bir daha onları rahatsız etmek istemedik.
Yine de yüksek yargıdan görüş alınması gerekir diye düşünüyorum...
Biz her kesimden görüş aldık ve görüşleri de dikkate alırız.
HSYK’da yeni düzenlemeyle bakanlığın etkisi artıyor. Bakanlık ne derse o olur deniliyor, ne dersiniz?
Bu doğru değil. Şu anda müsteşar toplantılara katılmazsa HSYK kilitleniyor. Yeni yapıda Bakan da müsteşar da katılmazsa Kurul toplantıları yapılır, hiç kimse de engel olamaz. Şu anda direkt bana bağlı olan Teftiş Kurulu, yeni yapıda Kurul’a bağlı olacak. Yani bakanın talimatıyla değil, Kurul’un talimatıyla hakim ve savcılar hakkında soruşturma yapacak. Bu daha bağımsız değil mi?
Teftiş Kurulu, Kurul’a bağlanıyor. Kurul’un başkanı yine Bakan olarak sizsiniz. Ne değişir?
Hayır. Ben re’sen Kurul’a soruşturma talimatı veremem. İlgili daire bana teklif edecek ki ben onay vereceğim.
İyi de siz onaylamadığınız sürece o soruşturma yapılamaz. Kaldı ki Teftiş Kurulu dışında bir de bakanlık Teftiş Kurulu olacak.
Bana bağlı Teftiş Kurulu sadece idari sorşturma yapabilir. Yargısal soruşturma yapamaz. Bakanlık olarak bize bağlı cezaevleri var. Mübaşirler var, zabit katipleri var. Sadece hakim ve savcı yok ki. İyi de siz hâlâ hakim ve savcıyı soruşturabileceksiniz.
Bölünme olur mu?
Kürsüden gelecek hakim ve savcı kontenjanından HSYK’ya üye olabilmek için meslekte bölünme yaşanabilir iddiası var. Sünni Alevi, Kürt, Laz, Çerkez gibi...
Bu ayrım şu anda yüksek yargıda yok mu? Kaldı ki, ben kürsüdeki arkadaşlardan böyle bir ayrıma gideceklerini sanmıyorum.
Peki kürsüden gelen bu hakim ve savcılar üyelik görevleri bitince ne olacak? Kürsüye döndüğünde sorun yaşamayacaklar mı?
Belki bunlar için başka bir düzenleme yapılabilir.
Anayasa Mahkemesi’nde değişikliğe gelelim. Neden değişiklik yapma ihtiyacı hissettiniz?
Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanı’nca halk temsilcisi olarak iki kişi düşünmüştük. Bu eleştiri alınca bundan vazgeçtik. Geri kalan düzenleme bence yerinde bir düzenleme.
Siyasi partilerin kapatılabilmesi için TBMM’nin ön izni gerekli. Yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı re’sen kapatma davası açamayacak. Buna siyasiler karar verecek. Bu doğru mu?
Değişiklik Venedik Kriteri ile gündeme geldi. Diyoruz ki, Yargıtay Başsavcısı talepte bulunuyor ise, TBMM de grubu bulunan her partiden 5 kişinin katıldığı komisyon incelesin ve ön izin versin. Demiyoruz ki iktidar partisi tek başına izin versin. Bizimle ilgili dava gelirse şu anda bizim dışımızda 3 siyasi parti grubu daha var. Onlardan 15 kişi olacak bizden 5 kişi. Muhalefet isterse yine dava açılabilecek.
Sayın Bakan, Venedik Kriteri diyorsunuz. İyi de Venedik Kriteri’nden başka talepler de yok mu? Mesela baraj. AB ülkelerinde hangisinde dokunulmazlık var. Bunlar niye pakette yok.
Baraj Anayasa işi değil. Siyasi Partiler Yasası’ndaki değişiklikle ilgili. Dokunulmazlıklar, sadece yasama ile ilgili bir sorun değil. Yani sadece milletvekillerin dokunulmazlığı yok. Dokunulmazlık hem yasamada, hem yürütmede ve hem de yargıda var. Muhalefete dedik ki, gelin bu üçlü yapıya birden bir değişiklik yapalım. Muhalefet yan çizdi, “Yargı ve yürütmeyi bir tarafa bırakın. Gelin biz sadece milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıralım” dedi. Biz de yok öyle bir şey. Dokunulmazlık kaldırılacaksa üçlü yapı olan yasama-yürütme ve yargı da birden değiştirilsin. Sanki milletvekili işe yaramaz, her tarafı kirli. Ama bürokrasi ve yargı tertemiz. Yok öyle şey.
Ama milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadıkça yargılanamaz. Şu anda 608 bekleyen dosyadan bahsediliyor. Bu çok değil mi?
Milletvekili sona erince gidip hesabını veriyor. Sonunda dokunulabiliniyor. Kaldı ki bahsedilen 608 dosyanın yaklaşık 500’ü, milletvekillerinin gün batımından sonra seçim yasağı ihlal ettin, yok Hakkari’de bilmem ne dedin şeklindeki seçim suçları...
Baykal, Ak Parti’ye seslenerek, “Masanın altında kalmanızı istemiyoruz. Daha masa devrilmeden sizi uyarıyoruz” dedi. Kulislerde Baykal’ın, Referanduma gidilse bile konu Anayasa Mahkemesi’nin gündemine geleceği, Mahkeme’nin durdurma kararı verilirse de, Anayasa’yı ihlale teşebbüs suçunun işlendiği gerekçesi ile Yargıtay Başsavcılığı’nın harekete geçmek zorunda kalacağı şeklinde yorumlandı. Buna ne dersiniz?
Baykal’ın bu ince düşüncesinden dolayı teşekkür ederiz. Bizi düşünmesin. Ak Parti’nın Anayasa’yı ihlal etme gibi bir düşüncesi yok ve olamaz da.
‘HSYK gündemini ben belirlerim’
Güz kararnamesi ile yetkilendirme gecikti. Bu konu, HSYK üyeleri tarafından bir önerge ile gündeme alınması mümkün değil mi?
Hayır. Gündemi başkan olarak ben belirlerim. Kurul üyelerinin gündeme ilave edilmesi önergeleri ancak gündem hazırlandıktan sonra gelişen “ivedi ve süreli” konularda olabilir. Her üye dilediği konuda ve dilediği zamanda gündem değişikliğiyle ilgili önerge verilemez. Bu konuda sınırlama vardır. Kaldı ki; kimi gazetecilerin mizansenlerini hayata geçirmek için Kurul’a gündem maddesi ilave edilmez.
Sayın Bakan, HSYK ile ilgili en fazla yazı yazan gazetecilerden biriyim. Yani biz gazeteciler mi mizanzenlerini hazırlıyoruz?
Aydın Bey sizi kastetmiyorum. Siz açıklamalar, duyumlar karşısında tespit ve değerlendirmelerinizi yapıyorsunuz. Benim söylediğim gazeteciler kendilerini iyi bilir.