Milli şairimiz Mehmet Aktif Ersoy düzenlenen programla anıldı.
Atatürk Üniversitesi Kültür ve Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirilen programın açılışında konuşan Atatürk Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Sebahattin Tüzemen, Akif’i millet olarak her zaman rahmet ve saygıyla andığımızı belirterek, “Mehmet Akif Ersoy, milletimizin, milli varlığının ve mevcudiyetinin tehlikeye düştüğü bir zamanda ortaya çıkmış, şiirleri, çıkardığı dergiler ve gazetelerdeki yazıları, cami kürsülerinden yaptığı vaazları, toplantılardaki konuşmaları ve TBMM’ndeki siyasi mücadelesi ile, söz konusu tehlikeye karşı milletimizi uyandırmaya, bir safta tutmaya gayret etmiş ve tüm bu işleri yaparken makam ve mevki hırsı gütmemiş, tam bir mahviyat içinde davranıp kendisini milletine adeta feda etmiş ve en nihayetinde yazdığı İstikal Marşı ile en büyük ve anlamlı bir armağanı Türk milletine hediye etmiş, bir büyük insandır” dedi.
TÜZEMEN’İN SUNUMU
Akif’in bize armağan ettiği ikinci en büyük eserinin ise şiirlerini topladığı Safahat’ı olduğunu ifade eden Tüzemen, “Türk milletinin hafızasında sakladığı şiirler daha çok Yunus Emre’nin ve Akif’in Safahat’taki şiirleridir. Bir zamanlar Erzurum’da Safahat Hafızlarının olduğunu, bugünde yine pekçok gencimizin, Akif’in pek çok şiirini ezbere bildiğini biliyoruz, görüyoruz” diye konuştu.
AKİF REHBERİMİZ
“Bazı yazarlar, fikir adamları, içlerinden çıktıkları milletin maşeri vicdanını temsil ederler. O milletin tamı tamına köklerine tekabül ederler ki, millet, farkında olarak olmayarak, o köklerden beslenir, dal budak salar, yapraklanır, çiçeklenir” diyen Tüzemen, şunları kaydetti:
“Konuşmacı arkadaşlarımız bu muhteşem çınarı, muhterem Akif’i, farklı yönleriyle bizlere anlatacakları için, ben, biyografisine girmek istemiyorum; sadece şunu vurgulayarak sözlerime son vermek istiyorum: Eğer biz, millet olarak bir ağaçsak, Akif ve onun misyonuna bağlı vatanperver diğer zatlar, bizim köklerimizdir. Bu insanlar ki, tarihin şu bu safhasında ve çoğunlukla da meşakkatli günlerinde, milletimiz için, şefkatili bir ana kucağı ve merhametli bir ana memesi gibi vazife görmüşlerdir. O irfan kucağında büyüyenlerdir ki, ancak, milletlerine bi hakkın hizmet edebilirler. Büyük üstadı sevgiyle, saygıyla, muhabbetle anıyoruz ve Allah’tan kendisine rahmet diliyoruz.”
ŞİMŞEK’İN KONUŞMASI
Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek de onu anlamaya çalışmanın görev ve sorumluluk olduğuna vurgu yaparak, şöyle dedi: "Bizim onu tanımaya, anlamaya ve anlatmaya ihtiyacımız var. Akif yaklaşık 100 yıldır Safahat'ıyla çağlayıp duruyor zaten. Akif gençliğe tereddütsüz gösterebileceğimiz, model olarak sunabileceğimiz şahsiyetlerden biridir. Akif'in eseri şahsiyetinin, şahsiyeti eserinin aynası durumundadır. Sanatı ve hayatı böylesine yüzde yüz örtüşen başka isimler bulmak neredeyse imkansızdır."
CANIM’IN VURGUSU
Doç. Dr. Rıdvan Canım ise Akif'in bu vatanın kurtuluşunun, bağımsızlığının timsali olduğunu dile getirerek, "O bizim İstiklal Marşı'mızın yazarıydı. Bu yüzden vatan, bayrak, Akif ve bağımsızlık gibi kavramlar birbirinden ayrılamaz gelmişti. Akif, bizim siyasi ve edebi tarihimizde bir ahlak ve dürüstlük timsali ve milli bir heyecan şairi olarak anıtlaşmıştır. O sadece Türk milletinin değil, belki dünya şiirinin en üstün birkaç manzumesinden birini söyleyen şairdir." diye konuştu. Akif'in çileli bir tahsil ve memuriyet hayatı yaşadığının altını çizen Canım, "O, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca'yı çok iyi bilen mükemmel bir alim, bir ömür boyu duygu dolu idealist bir yürek taşıyan güçlü bir şair ve memleketi için kendini feda edebilecek derecede fedakâr ve gayretli bir bürokrat idi. Savaş günlerinde memleketinin insanlarını gayrete getirmek, umutsuz yüreklere umut ışığı yakabilmek için gece gündüz, köy köy, kasaba kasaba gezer, halka vaazlar verir. Milli birlik ve beraberlik düşüncesinin yüreklerde yeşermesi için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışır. Edebiyatımızda hiçbir şair, Akif kadar bu memleketin taşına toprağına aşkla, şevkle bağlanmamış ve onların birer birer elden çıkmasına Akif kadar gözyaşı dökmemiştir. O tahakküm ve zorbalığın amansız düşmanıydı." ifadelerini kullandı.
O'nun milli marş belirlenirken ödül konulduğu için yarışmaya katılmak istemediğini söyleyen Canım, sözlerine şöyle devam etti: "Akif şöyle der; 'Milletimin kurtuluş müjdesini verecek, imanını terennüm edecek bir eseri parayla yazacak karakterde bir adam değilim.' Ancak ısrarlarla İstiklal Marşı'nı yazar ve parayı da almaz. 1 Mart 1921'de Millet Meclisi kürsüsünde okunur. 12 Mart 1921'de ise oy çokluğuyla milli marş olarak kabul edilir. İstiklal Marşımız milletimizin kahramanlık destanıdır. İstiklal Marşı, büyük milletimizi ebediyete kadar ayakta tutacak sağlam mısralarla örülmüş, ölmez bir şaheserdir."
Prof. Dr. Muhsine Börekçi, Doç. Dr. Rıdvan Canım, Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek, Ömer Dışbudak ve Fatma Gerez Akif şiirleri okudular.
Programın sonunda ise Türk Sanat Müziği sanatçısı Ertuğrul Erkişi, “Mehmet Akif Ersoy’un Bestelenmiş Eserlerini” seslendiren bir konser verdi.