SAMET ÖZÜNAL(GHA) – Atatürk Üniversitesi’nden sanat tarihçileri, coğrafyacılar ve epigraflardan oluşan bir ekip, Erzincan Kemah Kalesi’ndeki gizli tarihi gün yüzüne çıkaracak. Kazı ekibi başkanlığını ise, Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş yapacak.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Erzincan Kemah Kalesi’nde kazı çalışması yapacak. Bu yaz dönemi boyunca yürütülecek olan kazı çalışmalarına, sanat tarihçilerinin yanı sıra, arkeologlar, coğrafyacılar ve epigraflar da katılacak.
YURTTAŞ’IN AÇIKLAMASI
Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Prof. Dr. Hüseyin Yurttaş, Kemal Kalesi’ndeki kazılara çok kısa bir süre sonra başlayacaklarını bildirdi. Bölgenin, geçmişte birçok medeniyete beşiklik ettiğini, tıpkı Erzurum gibi, Erzincan’ın da tarihe dair derin izler taşıdığını anlatan Yurttaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izniyle Kemah Kalesi’nde arkeolojik kazı yapacaklarını bildirdi. Atatürk Üniversitesi’ndeki akademisyenlerden oluşan bir kazı ekibinin, yaz sezonu boyunca Kemah Kalesi’nde çalışma yapacağını anlatan Yurttaş, ekipte sadece sanat tarihçilerinin bulunmayacağına dikkati çekerek, “Kazı çalışmalarında bizlere coğrafyacı, arkeolog ve yanı sıra epigraflar da eşlik edecek. Uzman bir kadroyla gerçekleştireceğimiz kazı çalışmalarıyla, Kemah Kalesi’nde önemli tarihi bulgulara ulaşmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.
Kemah Kalesi’nde yapılacak olan kazı çalışmalarıyla, kalenin tarihi ve yerleşimi hakkında bilgilere ulaşmayı hedeflediklerini dile getiren Yurttaş, bu çalışma ve sonuçları itibariyle de, Atatürk Üniversitesi’nin de bölgeye önemli bir katkı sağlamış olacağını ifade etti.
KEMAH KALESİ HAKKINDA BİLGİLER…
İlçe merkezinin hemen üst kısmında yalçın kayalar üzerine kurulmuş bulunan bu kalenin hangi tarihte ve kimler tarafından inşa edildiği hususu kesin olarak bilinmemektedir.Ulaşılması mümkün omayan bir kaya üzerine inşa edildiği için,eski kavimlerin hepsi bu kaleyi almaya ve bu yolla heybetli ve emniyetli bir üsse sahip olmaya çalışmışlardır.
Eski devrin kralları bu kaleye hep “Gayri kaabil-i teshir(alınamaz)” gözi ile bakmışlar.Kaleye Ani,Brana, Gamahha ve Berberi Zemin kalesi adları verildiği görülür.Kalenin ilk kullanılışı ve bu amaçla tabii durumunun elverişli hale getirilişi İlk Çağlar’a dayanır.Bugünkü sur kalıntılarının büyük bir kesimi ise Orta Çağ’a aittir.Kalenin esas ihtişamı, bizzat kurulduğu tabii kütlenin niteliğinden kaynaklanmaktadır.Öyle ki bilehare yapılan taş örme surlar ve sair yükseltici unsurlar olmasa dahi,tabii haliyle bile üzerindeki kişileri dış tehlikelere karşı emniyette tutulabilmesi mümkün gibidir.Yaklaşık 7-8 bin metrekarelik kale alanı,halen dört yanının binlerce sene evvel tabii aşınmalarla bütün cepheleri keskin uçurumlardan oluşan duvarlara sahiptir. Bu aşındırmada batı yönünden akan Fırat ve doğu yönünden gelerek, kuzeyi çevreleyip Fırat ırmağına kuzey-batı köşesinde karışan Tanasur Çay’ının büyük etkisi olmuştur. Özellikle Tanasur Çay’nın binlerce senelik aşındırma gücü, kale alanını teşkil eden bölümle;bu bölümü batı ve kuzeyden çevreleyen ikinci bir dağ bölümünü,kale’nin ikinci bir tabii suru haline getirmiştir.