Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Canbolat, Erzurum’un bitkisel ve hayvansal üretim potansiyeline ayna tuttu. Erzurum’daki bitkisel üretimde yem bitkilerinin yoğunluk kazanması nedeniyle hayvancılığın ön plana çıktığını söyleyen Canbolat, yöredeki bitkisel ve hayvansal üretimi analiz etti.
ÖNCE HAYVANCILIK
Türkiye’nin tarımsal üretimde, uygun ekolojik koşullara ve iklime sahip olduğunu ve bu durumun, tekdüze bir tarımsal üretimden öte, geniş bir yelpazede farklı üretimleri desteklediğini kaydeden Canbolat, “Doğu Anadolu Bölgesi’nde ilimiz ve çevresi geniş çayır, mera alanları ve bitkisel üretimde yem bitkileri üretiminin yoğunluğu ile göze çarpmaktadır. Bunun bir sonucu olarak ilimizde hayvansal üretim ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle, yapılacak tarımsal yatırımlarda hayvancılığı ön plana çıkaracak projelerin çalışılması çok önemlidir.” dedi.
Erzurum’un, 53 bin 673 olan işletme sayısıyla ülke genelindeki tarımsal işletmeler içerisinde yüzde 1,7’lik bir paya sahip olduğuna dikkati çeken Canbolat, bu işletmelerin, yüzde 10.97’sinin bitkisel üretim, yüzde 2,4’ünün hayvansal üretim yapan işletmeler olduğunu söyledi. Canbolat, söz konusu işletmelerin geriye kalan yüzde 67,4’ünü ise, hem bitkisel hem de hayvansal üretimi birlikte yapan işletmelerin oluşturduğunu dile getirdi.
BİTKİSEL ÜRETİM VERİLERİ
Toplam 2 milyon 533 bin hektar alanlık yüzölçümüne sahip olan Erzurum’da, çayır ve mera alanlarının yüzde 64,1 oranında bir yere sahip olduğuna işaret eden Prof. Dr. Canbolat, bu alan içerisinde işlenebilir tarım arazisinin yüzde 18,2 oranında olduğunu ifade etti. Ekilen alanlarda yüzde 63,9 bir paya sahip olan tahıllardan sonra en büyük payın yüzde 32,9 ile yem bitkilerine ait olduğunu aktaran Canbolat, yem bitkilerinin kendi aralarındaki değer sıralamasını da yaptı. Canbolat, Erzurum’da üretilen yem bitkileri içerisinde yoncanın yüzde 52, korunganın yüzde 21,8, fiğin yüzde 22,5, üçgülün yüzde 1,4 ve silajlık mısırın da, yüzde 1,9 bir paya sahip olduğunu bildirdi.
Yem bitkileri üretimi bakımından 2000 ve 2009 yılları arasında hem ülke, hem de Erzurum’da üretim miktarlarının arttığını vurgulayan Prof. Dr. Canbolat, yem bitkileri üretiminde ilin katkısı değerlendirildiğinde ise, 2000 yılına göre 2009 yılında fiğ ve yoncada düşüş, korungada da artış olduğu bilgisini verdi. Canbolat, “Silajlık mısır üretiminde 2005 yılına göre 2009 yılında ülkemizde yüzde 46, ilimizde de yüzde 162’lik artış olmuştur. Bu nedenle silajlık mısır üretiminin il genelinde yaygınlaştırılması büyükbaş hayvan beslenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir.” şeklinde konuştu.
DOĞU’DA POTANSİYEL DE ÇOK, YAPISAL SORUNLAR DA…
Doğu Anadolu Bölgesi’nin gerek hayvan mevcudu, gerekse mevcut meralar ve kaliteli yem bitkileri üretimi bakımından önemli bir potansiyele sahip olduğuna dikkati çeken Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Canbolat, buna rağmen bölgenin yapısal problemlerin en fazla yaşandığı bölgelerin basında geldiğine işaret etti. Canbolat, “Bölge, Türkiye’deki büyükbaş hayvan varlığının yaklaşık yüzde 21,7’sine ve küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 29,5’ine sahiptir. Ülkemizde büyükbaş hayvan varlığında son 10 yıl içerisinde önemli bir değişim yaşanmamıştır. 2009 yılında 10,7 milyon olan sığır sayısı içerisinde Erzurum ilinin payı yüzde 4,95 olmuştur. Sağılan sığır sayısı ve üretilen süt miktarı değerlendirildiğinde, büyükbaş hayvancılıkta hem ülkemizde hem de ilimizde melez ve kültür ırkı hayvanlara verilen önemin, hayvan beslemede gösterilen özenin geliştiği ortaya çıkmaktadır.” bilgisini verdi.
Erzurum’un, 2000 yılında toplam sağılan sığır içerisindeki payı yüzde 4,8, üretilen süt miktarı içerisindeki payının da yüzde 3,2 olduğunu anlatan Dekan Canbolat, 2009 yılında ise bu değerlerin sığır sayısı bakımından benzer oranını sürdürdüğünü, üretilen süt miktarı içerisindeki payın ise; yüzde 4,2 olduğunu belirtti.
ERZURUM’DAKİ KOYUN VARLIĞI DÜŞÜŞ KAYDETTİ
Küçükbaş hayvancılıkta hem Türkiye, hem de Erzurum ili genelinde koyun sayısında düşüş yaşandığını dile getiren Prof. Dr. Canbolat, Erzurum’un yüzde 3’ünü sağladığı 2000 yılındaki Türkiye’deki koyun sayısının 28,5 milyon olduğunu, 2009 yılında ise, koyun sayısının 21,7 milyona düştüğünün altını çizdi. Erzurum’un ise aynı dönemde toplam koyun sayısı içerisindeki payının yüzde 1,6’ya gerilediğini aktaran Canbolat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarım sektöründe, ekonomik ve sosyal gelişmeye önemli katkısı olan koyun yetiştiriciliğinin kısa, orta ve uzun vadeli programlar dâhilinde değerlendirilmesi, gerekli önlemlerin alınması zorunludur. Ülkemiz ve bölgemiz hayvansal üretimde büyük potansiyele sahiptir. Ancak, saman gibi değersiz yem kaynaklarının hayvan beslemede yoğun olarak kullanılması, hastalıklarla mücadele ve pazarlama olanaklarının sınırlı oluşu, hayvan barınaklarının yetersizliği, yem ve hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler, kaliteli kaba yem temininde yıl içindeki dalgalanmalar, çayır ve meraların yanlış kullanımları hayvansal üretimde gelişmeyi sınırlandırmaktadır. Bunun yanında, sulama, kaliteli tohumluk kullanma, münavebe sistemi gibi konulardaki eksiklikler, ot kurutmada yapılan yanlışlıklar ve silaj tekniğinin yaygınlaşmaması yem bitkileri tarımının gelişmesini sınırlayan faktörlerdir. Sonuç olarak, ekonomik gelişmenin önemli yapı taşlarından birisi olarak tarım sektöründe, yem bitkileri üretim sektörü ile hayvancılık sektörünün bir arada gelişmesinin sağlanması, üretim ve verimliliğinin artırılması, gelecek nesillerin sağlıklı gelişmesinin bir güvencesi olacaktır.”