İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Doğu Anadolu Bölgesinde yaşanan depremlerde hayalet fayların önemli olduğunu belirterek, "Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşanan depremlerde hayalet faylar önemli bir yere sahip. Depremlerin yüzde 40'ını hayalet faylar oluşturuyor. Özellikle Erzurum ve çevresindeki faylar kısa fay hattı olmayabilir ve sismik boşluklar depremler için ciddi riskler oluşturabiliyor. Bu konuda etüt planlama yapılmalıdır" diye konuştu.
Erzurum Genç İşadamları tarafından düzenlen 'Erzurum'da deprem ve inşaat' paneli, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda yapıldı. Moderatörlüğünü Gürhan Savgı'nın yaptığı panelde, Prof. Dr. Rüstem Gül, Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Yrd. Doç. Dr. Remzi Şahin ve yüksek mühendis İsmail Yıldız, deprem hakkında bilgi verdi.
GÜNDOĞDU’NUN SUNUMU
Panelde konuşan deprem uzmanı Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, beklenen büyük İstanbul depremi konusunu masaya yatırdı. Slayt eşliğinde deprem anında neler yapılması gerektiğini anlatan Doç. Dr. Gündoğdu, "İstanbul depremi bekleniyor ama daha bina sayısı belli değilken depremde hayatını kaybedecek insan sayısı hesaplamaya kalkışıyorlar. Bu hiç akılcı değil" dedi.
Deprem anında korku olabileceğini ama bunun paniğe dönüşmemesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Gündoğdu, "Binaların sağlamlığı halen daha Türkiye'de önemli hale gelmiş değil. Sadece sözde işler yapılıyor. Van depreminde de birçok hata yapılmıştır. Kurtarma çalışmalarında da ilk andan itibaren yanlışlar yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından da bu yanlışlar dile getirildi" dedi.
DEPREM ÜLKESİYİZ..
"Deprem ülkesiyiz, bu duruma alışmalıyız" söylemlerine katılmadığını belirten Gündoğdu, "Depremlerde korkmak serbest, panik yok. Depremler ülkesi olan Türkiye'de yaşanan depremlerden ders almalıyız. Paniğe kapılmadan çıkan yangını söndürüp yaralıların kurtarma faaliyetlerine katılabilmeliyiz. Depremlerde bilgi en önemli faktördür. Mümkün mertebe hata yapmamak, soğuk kanlı olmak gerekiyor" dedi.
Dünyada yaşanan depremlerin büyüklükleriyle, can kaybı arasında farklı bilançolar oluştuğunu anımsatan Gündoğdu, "Can kayıpları konusunda depremin enerjisi ve büyüklüğü oldukça önemlidir. 17 Ağustos Kocaeli depreminde gereken dersleri alamadık. Olası bir İstanbul depremi için bile verileri tutturamıyoruz. Bina sayısını dahi tam anlamıyla saptayamadık. 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 12 yıl geçti, buna rağmen fizibilite çalışmalarını konuşuyorsak, deprem konusundaki çalışmalarda yeterince başarılı olmadığımız anlamına geliyor" diye konuştu.
DEPREM TAHMİNLERİ
Bilimadamlarının, deprem tahminlerinde etik olmasının önemine değinen Gündoğdu, şunları kaydetti: "Yaşanan Van depreminin ardından bir ay içerisinde deprem olacak söylentileri gündeme geldi. Etiklik boyutunu düşünmek gerekiyor. Bazı bilimadamları medyum gibi çıkıp, abartılı söylemlerde bulanabiliyorlar. Depremler dünyanın var olması için olmazsa olmaz tabiat olaylarındandır. Depremler biterse dünya bitti anlamına gelir. Maya takvimi hesaplamaları yapmaya gerek yok."
Osmanlı döneminde yaşanan 1509 depreminde bir yıl içinde İstanbul'un yeniden inşa edildiğini anımsatan Gündoğdu, "Tarihte yaşanan depremlerden ders almalıyız. 17 Ağustos Kocaeli depreminden sonra kısa süre içerisinde 49 bin konut yapıldı. Bu durum kentlerin sıfırdan inşa edilebileceğini ortaya koyuyor. Demek ki kısa sürede çözüm üretebiliyoruz" dedi.
DEPREMLERDE GÖREVLER
Gündoğdu, depremlerde farklı aktöre önemli görevler düştüğünü belirterek, "Devleti yönetenler, siyasi erk, yerel yönetimler, medya, Üniversite, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, güvenlik güçleri, deprem uzmanları ve halk depremler konusunda bilinçli olmalıdır" dedi.
KARLIOVA YEDİSU HATTI
Gündoğdu, Erzurum il sınırdaki Karlıova- Yedisu hattında büyük bir deprem beklendiğini belirtti.
Doç. Dr. Gündoğdu, söz konusu depremden Erzurum'un da etkileneceğini kaydetti. Erzurum'da sismik boşluğun araştırılmasının gerektiğini de belirten Doç. Dr. Gündoğdu, "Erzurum'un zeminindeki sismik boşluk araştırılmalı. Çünkü sismik boşluk Erzurum için ciddi bir tehdit." dedi.
Erzurum'un aktif deprem kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle binaların mukavemet gücünün artırılması gerektiğini de hatırlatan Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, "Erzurum'da birinci derece deprem kuşağındaymış gibi yapılan güçlü yapılmalı. Bu deprem kuşağında güvenli binalara ihtiyaç var. Şehir ve ülke olarak deprem riskiyle, ciddi tehditler altındayız: " diye konuştu.
"HAFİF MALZEMELİ YAPILAR YAPILMALI"
Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Gül, dünyada yılda ortalama 20 bin depremin meydana geldiğini söyledi. Prof. Dr. Gül, aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan Erzurum ve Türkiye'de yapılarda hafif malzeme kullanılmasının gerektiğine işaret etti.
Binaların sağlam ve esnek yapılmasının gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gül, "İnşaatlarda hafif malzemeler kullanılıp, yapılar hafif ve esnek olmalı. Kolonlar kuvvetli ve yeterli kirişler olmalı." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Gül, yapı projelerin de uzman kişilere yaptırılmasının gerekliğine dikkat çekerek, "Tecrübeli mühendislere proje çizdirilmemeli. İşçilik ve sistem hatası gibi basit hatalar nedeniyle ülkemizde orta ve üzerindeki büyüklükteki depremlerde can kaybı yaşanmamalı." şeklinde konuştu.
YILDIZ’IN SUNUMU
Doğu Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Mustafa Yıldız da Van depremi sonrasında 300 bin kişinin şehirden göç ettiğini iddia etti. Yıldız, yaşanan göç ile birlikte Van'ın en az 50 yıl geriye gittiğini savundu. Van'ın yeniden inşa edilmesi için TUSKON olarak taşın altına elini soktuklarını belirten Yıldız, "300 bin kişi Van'dan göç etti. Esnaf ve işadamı iflas etti. Van'ı yeniden mamur hale getirmek için bütün Türkiye taşın altına elini sokmalı. TOBB gibi kuruluşlar ellerindeki finansal sermayeyi Vanlı işadamı ve esnafa ucuz kredi olarak sunmalı. Çünkü Van yaşanan son depremle birlikte en az 50 yıl geriye gitti." diye konuştu.
Panelde ayrıca İnşaat Yüksek Mühendisleri Doç. Dr. Remzi Şahin ile İsmail Yıldız, deprem ve etkileri konulu sunum yaptı.