Polise göre; Cem Garipoğlu, mesajları görüp kıskançlık krizine girdi ve Münevver'i dövüp sonra öldürdü. Savcı, teğmen C.Y.C.'ye Münevver'le buluşup buluşmadığını soracak.
Münevver Karabulut'un, öldürülmeden sadece birkaç saat önce Ankara'da görevli bir teğmenle cep telefonuyla 8 kez mesajlaştığı ortaya çıktı. Çevresinde "agresif" olarak tanınan Münevver'in erkek arkadaşı Cem Garipoğlu'nu bu mesajları gördükten sonra bir kıskançlık krizine girdiği ve Münevver'i öldürdüğü senaryosu ağırlık kazandı. Cinayeti soruşturan cumhuriyet savcısı mesajların içeriği, olay günü Münevver'le buluşup buluşmadığı ve cinayet hakkında bilgisinin olup olmadığının tespiti için teğmenin ifadesinin alınmasını istedi.
178 GÜNDÜR ÇÖZÜLEMEYEN SIR
Münevver Karabulut'un cesedi 3 Mart akşamı saat 20.30'da Etiler Dilekyıldızı sokakta bir çöp konteynırının başı kesik halde bulundu. Cinayeti soruşturan polis iki saat içinde katil zanlısı olarak Cem Garipoğlu ismine ulaştı. Cem'in Bahçeşehir'deki evine operasyon düzenleyen polis evde bir kan gölüyle karşılaştı. Ardından Cem'in satın aldığı kanlı testere bulundu. Cinayetin bir numaralı zanlısı Cem Garipoğlu 178 gündür yakalanamadı.
SIRRI MESAJLAR AYDINLATACAK
Münevver Karabulutu cinayeti "Faili meçhul"den "Faili firar"a dönüşmüş durumda. Ancak cinayetin sebebi ise hâlâ meçhul ve bugüne kadar anlaşılabilmiş değil. İşte SABAH'ın ulaştığı bir belge o korkunç cinayetin sebebine ışık tutacak nitelikte. O belge cinayeti soruşturan Cumhuriyet Savcısı Faruk Yılmaz Erşen'in tek tek topladığı 4 klasörlük belgeler arasında yer alıyor. Belge Münevver Karabulut'un 0 551 545… ile başlayan cep telefonuna ait ayrıntılı mesaj ve görüşme dökümüne ait.
CİNAYET GÜNÜ 8 MESAJ GELDİ
Belgeye göre Münevver Karabulut öldürüldüğü gün saat 11.26 ile 11.47 arasında diğer bir numaraya tam 8 kez cep telefonu ile mesaj gönderdi. Güvenlik kamerası kayıtlarına göre Münevver o gün saat 14.10'da okuldan ayrılmıştı. Yani Münevver Karabulut bu mesajları okulda iken gönderdi. 8 mesajın gönderildiği cep telefonunun kime ait olduğunu araştıran savcı Faruk Yılmaz Erşen, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan bu sorunun yanıtını istedi.
O TELEFON BİR TEĞMENE AİT
TİB'den gelen yazıda Münevver Karabulut'un mesaj gönderdiği cep telefonunun Ankara Beytepe'deki Jandarma Okullar Komutanlığı'nda görevli teğmen C.Y.C.'ye ait olduğu bilgisi yer aldı. Savcı Erşen, teğmen C.Y.C.'nin ifadesinin alınması için bağlı bulunduğu komutanlığın Ankara'da olması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na talimat yazısı yazdı. Savcı Erşen, Münevver Karabulut'un mesaj gönderdiği teğmenle öldürülmeden önce buluşup buluşmadığını, cinayet hakkında herhangi bir bilgisinin olup olmadığının öğrenilmesini istedi.
Polisin üzerinde çalıştığı bu senaryoya göre Münevver'in feci sonunu hazırlayan Ankara'daki teğmen C.Y.C.'ye gönderdiği mesajlar oldu. İddiaya göre C.G. sevgilisi Münevver'le cinayet günü öğleden sonra Bahçeşehir'deki villada buluştu. Kıskanç sevgili Münevver'in cep telefonunu kurcalarken attığı ve gelen mesajları gördü. Çevresinde "agresif" kişiliğiyle tanınan Cem Garipoğlu bir anlık öfke ile Münevver'i dövmeye başladı.
Kavga daha da büyüyünce hırsını alamayan Cem Garipoğlu Münevver'i bıçaklayarak öldürdü. Münevver'i öldüren Cem Garipoğlu cesetten kurtulmak için annesine ve babasını aradı. Münevver Bahçeşehir'deki evde başı kesilerek bir valize ve gitar kutusuna yerleştirildi. Sonra Cem cesedi Etiler'deki dedesinin evinin az ötesindeki Dilekyıldızı sokakta bir çöp konteynırının içine attı.
ADLİ TIP'TAKİ BIÇAK CİNAYET SİLAHI DEĞİL
Öte yandan İstanbul Adli Tıp Kurumu'na delil olarak gönderilen bıçağın, cinayet silahı olmadığı anlaşıldı. Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi'nin 15 Temmuz 2009 tarihli raporuna göre söz konusu bıçağın üzerinden alınan sürüntü örneklerinde kana rastlanmadığı, soruşturma dosyasında adı geçen şüphelilerin DNA'larının bıçaktaki DNA profilleriyle kesinlikle uyuşmadığı belirtildi. Münevver Karabulut'un otopsi raporunda 5 kesici-delici yara ve 29 düz kesik vasıfta yara tespit edilmişti. Yapılan incelemede Münevver Karabulut'un karın bölgesindeki kesici-delici alet yaralarının genişlikleri ile delil olarak getirilen bıçağın namlu genişliği arasında fark bulunduğu, cesetteki yaraların da bu bıçakla açılmadığı vurgulandı.