Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mimarlık tarihimize büyük katkıda bulunacak önemli bir çalışmanın yayınlanmasını sağladı. Atatürk Üniversitesi Öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Selman Can tarafından hazırlanan “Bilinmeyen Aktörleri ve Olayları ile Son Dönem Osmanlı Mimarlığı” adlı kitap geç dönem Osmanlı mimarlığı üzerine ilk kez yayınlanan arşiv belgeleri ile yeni bir kapı aralamakta ve bilinmeyen pek çok olayı aydınlığa kavuşturuyor.
BALYAN AİLESİ YALANI
Hazırlanan kitap hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Selman Can, “Sanat tarihi literatüründe çoğunluğu Ermeni asıllı Balyan ailesinin eseri olarak gösterilen Dolmabahçe Saray, Selimiye Kışlası, Rami Kışlası, Taş Kışla (İTÜ Mimarlık Fakültesi), Ortaköy Camii, Bayezit Yangın Kulesi, Sultan 2. Mahmut Türbesi ve Harbiye Mektebi gibi yapıların gerçek mimarlarının farklı kişiler olduğu hazırlanan kitapta gözler önüne serilmiştir. Osmanlı mimari mirası üzerine hazırlanan eserler çoğunlukla klasik dönem üzerine yoğunlaşmıştır. Son dönem Osmanlı mimarisi hem siyasi hem de kültürel açıdan ihmal edilmiştir. Kültürel tarihi açısından bakıldığında batı özentisi bir yozlaşmanın yaşanması nedeni ile sanat tarihçiler tarafından sevilmemiş ve gerekli ilgiden uzak kalmıştır. Ancak İstanbul’un çehresinin hızla değiştiği ve kentin siluetine damgasını vuran saraylar, köşkler, kışlalar, camiler ve birçok yeni yapı türünün inşa edildiği bu dönem Türklerin aksine gayrimüslimler tarafından sahiplenilmiştir. Bunun sonucundan 19. yüzyıl içerisinde mimarlık alanının tek hakimi olarak Rum ve Ermeniler görülmüş, özellikle Ermeni Balyan Ailesi mensupları ön plana çıkmıştır” dedi.
ERMENİLER SIKILMADAN OSMANLI ESERLERİNİ SAHİPLENİYOR
Osmanlı mimarlığı üzerinde kimi zaman gizli kimi zaman aşikar olarak yürütülen bir miras kavgası olduğuna dikkat çeten Can, “Bu kavga imparatorluğu oluşturan etnik unsurlar arasında süre gelmiş, ancak Ermeniler tarafından bir adım ileriye götürülerek tamamen sahiplenilmiştir. Türkler açısından bu kavganın ehemmiyetinin ne denli önemli olduğu halen daha kavranamamıştır. Yapılan yayınların satır araları okunduğunda Türklerin mimarlık alanın asli unsuru olmadığı, batılı tarih felsefesi ile temellendirilerek şekillenmiş kanaatle barbarlık ve yağma ile mevcudiyetini koruyan bir topluluğun mimarlık gibi sanatın en üst basamağında eserler vermesi izah edilemez bir durum olarak kabul görmüştür. Türkiye’de okutulan mimarlık tarihi kaynaklarının referans olarak kullandıkları eserlerin büyük kısmı azınlıkların ve yabancı araştırıcıların tezlerini destekler mahiyette bilgiler içermektedirler. Bu anlayışın bilimsel temelden yoksun olduğu açıktır” diye konuştu.
CAN’IN ESERİ
Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Fikret Öztürk ise, “Selman Can tarafından hazırlanan bu çalışma bizlere son dönem Osmanlı mimarlığının günümüze kadar belletilmeye çalışılan yönleri dışında bilinmeyen unsurlarını ortaya koyarken aynı zamanda başta Ermeniler olmak üzere gayrimüslim unsurların ulusal bir bütünlük oluşturmak ve milli kimliklerini şekillendirmek için mimari alandaki başarıları bilinçli ve abartılı olarak kendi hislerine mal ederek nasıl kullandıklarını da göstermektedir” şeklinde konuştu.