Diyanet İşleri Başkanı Görmez, günümüzde Müslüman yazar, âlim ve entelektüellerin kadın konusunda bir düşünce ve söylem kriziyle karşı karşıya kaldığını da bildirerek, batıda, küresel siyasetin aktörlerinin yeni bir İslam imajı oluşturmak için kadın konusunu özel olarak belirleyip, bunun üzerinden İslam’a saldırdığını ve bu krizi büyüttüğünü söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü tarafından beşincisi düzenlenen Dini Yayınlar Kongresi Ankara Dedeman Hotel’de başladı.
Kadın Konulu Dini Yayınlar ana teması çerçevesinde düzenlenen ve üç gün sürecek olan kongrenin açılışına Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.
GÖRMEZ’İN SUNUMU
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, günümüzde kadın konusunda yaşanan toplumsal problemlerin İslam’ın ve dini metinlerin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını belirterek "Kadın konusu, birilerinin başkalarına not verdiği bir alan olmaktan çıkarılmalıdır. Bu konu sosyal, kültürel, dini ve ahlaki farklılıkları dikkate alan bir yaklaşımla değerlendirilmelidir'' dedi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez ayrıca, Müslümanların, kadın konusunda İslam’ın ve Hz. Peygamber’in çizdiği çerçeveyi dahi yakalayamadığını ve İslam öncesinden kalan bir takım yanlış anlayış ve telakkileri hala sürdürdüğünü söyledi.
YARATILIŞ
Diyanet İşleri Başkanı Görmez şöyle konuştu: “Yüce Allah, Âdem’i ve Havva’yı yarattı, birini diğerinden değil her ikisini aynı özden, topraktan yarattı. Birini diğeri için değil her ikisini de yeryüzünü birlikte imar etsinler diye yarattı. İkisi birlikte Allah’ın hitabına muhatap oldular, İkisi birlikte şeytana kandılar, biri diğerini aldatmadı, ikisi de birlikte aldandılar. İkisi birlikte pişman olup tövbe ettiler, dünyadaki sorumluluğu da birlikte üstlendiler, ikisi de halife olarak gönderildiler… Allah, kitabında kadınlarla öyle ilgilendi ki bir kadın kocasından şikâyetçiydi, bunun üzerine ‘tartışan kadın’ anlamına gelen Mücâdile suresi nazil oldu. Ümmü Seleme, Aişe ve Zeyneb bt. Cahş validelerimizin de aralarında bulunduğu muhacir ve ensar hanımlarından oluşan bir grubun Resulullah’a gelerek, “Yâ Resulallah bizler Allah’ın kitabında neden erkeklerle birlikte zikredilmiyoruz. Bizde bir hayır yok mu? Biz böyle bir şeye layık değil miyiz?” şeklinde serzenişte bulunmaları üzerine Ahzab suresinde karşılık verildi. Aynı zamanda bu, Kur’an-ı Kerim’in dilinde cinsiyet arayanlara, onun tek yönlü bir cinsiyet dili kullandığını iddia edenlere cevap oldu.
Mekke’den, kâfir kocalarından kaçıp Müslümanlara katılmak isteyen, hicret etmek isteyen kadınlarla ilgili ayetler nazil oldu. Bu ayetlerin içinde olduğu sure de kadına nisbetle, imtihan edilen kadın anlamında ‘Mümtehine’ adını aldı. Kur’an’ın en uzun surelerinden biri “kadınlar” anlamına gelen ‘Nisa’ suresi oldu. Kadınlar en özel hallerini dahi Allah Resulü’ne sordular, ayet indi, cevabı Allah’tan aldılar. Kadın Kur’an’da melîke oldu sorgulanmaksızın, övgüye layık Meryem oldu, Asiye oldu… Kadın ve erkekler birbirlerinin dostları, destekçileri oldular.”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, nikâhtan boşanmaya, mirastan özel hallerine kadar kadınla ilgili her sorunun Kur’an-ı Kerim’de yer bulduğunu belirterek aynı ilgi ve alakanın Hz. Peygamber’in hayatında da görüldüğünü kaydetti.
“İSLAM, BİZDEN KADINLARA EN İYİ ŞEKİLDE DAVRANMAMIZI İSTEDİ...”
Hz. Peygamber’in ailesinden olsun olmasın tüm kadınlara karşı saygılı bir tutum içinde davrandığını, onları dinlediğini ve sorunlarına çözüm bulmaya çalıştığını bildiren Başkan Görmez, erkeklerden kadınların sosyal hayata katılmalarını engellememelerini, onları sözlü veya fiili olarak incitmemelerini istediğini kaydetti. Kadının incinmemesi için çabalayan Hz. Peygamber’in rahmet yüklü bu bakışının, kadın konusundaki yerleşik algılar ve önyargıları tamamen yıkmaya yönelik olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, Hz. Ömer’in “Biz Cahiliyye döneminde kadınları insan yerine koymazdık. İslam geldi ve bizden onlarla en iyi şekilde ilişki ve iletişim kurmamızı istedi. İşte o zaman biz, onların da bizim üzerimizde hakları olduğunu anladık” şeklindeki sözlerine dikkat çekti.
İslam’ın kadın konulu öğretileri ile tarihte ve günümüz toplumlarında egemen olan düşünce, telakki ve uygulamalar arasında derin farklar bulunduğunu anlatan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kadın ile ilgili sorunlar, kadın hakkında oluşan yanlış düşünce ve telakkilerin sadece doğu toplumlarının ya da İslâm toplumlarının sorunu olmadığını, bütün bir insanlığın problemi olduğunu kaydetti.
Geçen yıllar içerisinde müslümanların kadın konusunda bizzat Kur’an-ı Kerim’in çizdiği çerçeveyi dahi yakalayamadığını ve İslâm toplumlarında Kur’an öncesi kadın telakkilerinin hayatiyetini, İslâm görüntüsü altında sürdürebildiğini belirterek, kadim din ve kültürlerin Müslüman toplumlara tesiri, yerleşik kültür ve geleneklerin dine baskın çıkması, dinin ve dinî metinlerin yanlış anlaşılması ve yanlış yorumlanmasının yanı sıra, müslümanların ahlâkî zaaflarının da bu tür düşüncelerin yaşayıp kökleşmesine zemin teşkil ettiğini söyledi.
“KADIN KONUSUNDAKİ HURAFELER”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle devam etti: “Tarihsel süreç içerisinde İslam kitâbiyatında kadına dair eserleri gözden geçirdiğimizde, dinimizin genel prensiplerine aykırı, yanlış, eksik, yerleşik kültür ve anlayışların etkisinde kadın aleyhtarlığına dönüştürülebilecek yorumlarda bulunulduğu da bir gerçektir. Çünkü Ortaçağlarda tefsir, hadis, fıkıh literatüründe kadına dair yapılan yorumların büyük bir kısmı, nasların sarih delaletine dayanmaktan çok sosyo-kültürel şartlar muvacehesinde ortaya çıkan toplumsal telakkileri yansıtmaktadır. Bu durum, geleneksel olan ile İslâmî olanı, kültürel olan ile dinî olanı pratik hayatta karıştırdığımız gibi kadına dair kitabiyatımızda da karıştırmaya devam ettiğimizi açıkça göstermektedir. Bilhassa Hz. Aişe’den itibaren hadisçilerimizin bin bir emek vererek isnad ve metin bakımından zayıf ve uydurma olduklarını ispat ettikleri bir takım rivayetlerin popüler vaaz ve irşad eserlerinde şöhret bularak varlıklarını idame ettirmiş olmaları oldukça düşündürücüdür. Özellikle kadının yaratılışına dair hurafeye varan düşünceler, kadına yönelik zayıflık ve eksiklik söylemi, fitne ve fettanlık ithamı, kadını erkek üzerinden değerlendirmeye çalışmak ve bu mukayeselerde Allah ve Resûlü’nün nehyettiği, cinsiyetçilik denilebilecek bir söyleme yer vermek, bunun en bariz göstergesidir. Yine bu yorumların bazılarının da kadim din ve kültürlerden nakledilen yorumlar olduğu açıktır.
Belki de bunun başlıca sebeplerinden birisi, bu ilimleri kadınlarımızla birlikte inşa edemeyişimizden kaynaklanmaktadır. Kur’an’ın ifadesiyle kadın ve erkeğin, birlikte marufu emreden, birlikte münkeri nehyeden, birbirlerinin velileri olduklarını unutmalarıdır. Hâlbuki İslâm’ın temel öğretileri dikkate alınarak bir okuma yapıldığında kadın ve erkeğin insanlık değeri ve onuru açısından eşit/eş değerli kabul edildiği izahtan varestedir.”
“KADIN, İSLAM’A SALDIRMANIN ARACI OLARAK KULLANILIYOR...”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, günümüzde Müslüman yazar, âlim ve entelektüellerin kadın konusunda bir düşünce ve söylem kriziyle karşı karşıya kaldığını da bildirerek, batıda, küresel siyasetin aktörlerinin yeni bir İslam imajı oluşturmak için kadın konusunu özel olarak belirleyip, bunun üzerinden İslam’a saldırdığını ve bu krizi büyüttüğünü söyledi.
Kadın konusunu sürekli bir başka kültür ve medeniyet tasavvuru üzerinden izah etmeye kalkışmanın, dinî metinleri ve dinî gelenekleri savunmacı bir mantıkla ele alma ve yorumlama çabalarının, söz konusu krizin asıl sebebini teşkil ettiğini vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, özellikle son iki asırdır İslam dini hakkında yanlış bir algı oluşturmak isteyenlerin ilk olarak İslam’ın kadın tasavvuru ve bu tasavvur bağlamında kadınların bireysel ve toplumsal durumlarını metodik ve bilimsel bir yaklaşımdan uzak bir şekilde ele alan yayınlar yaptıklarının görüldüğünü kaydetti.
İSLAMOFOBİ
Günümüzde bu literatürün İslamofobinin de en önemli malzemeleri haline geldiğini söyleyen Başkan Görmez, şunları söyledi:“Günümüzde kadınla ilgili yaygın şu üç perspektifle üretilmiş yazınla karşı karşıyayız: Birincisi meseleleri kadın sorununa indirgeyen cinsiyetçi perspektif; ikincisi meseleleri dinin, özellikle İslâm’ın kadınla sorunlu olduğu noktasından gören oryantalist ve neo-oryantalist perspektif; üçüncüsü de “İslâm kadına tüm haklarını vermiştir” diyerek çağdaş problemleri görmezden gelen perspektif. Müslümanlar olarak bizim bu üç bakış açısının dışında, fakat onları da gören, kapsamlı ve kriterlerini kendi kaynağından alan bir bakışla yeni çalışmalar yapmamız gerekiyor. Tanzimat’tan bu yana içine düştüğümüz savunmacı yaklaşımlardan ve sosyal gerçekliğe hapsolmuş tutumlardan kurtularak eğrisiyle doğrusuyla tarihimize bakabilmeliyiz.”
İslâm’da kadın konusunu izah etmek için, artık eski kültür ve medeniyetlerde kadının ne kadar insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını anlatmaktan vazgeçmek gerektiğini bildiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bunun yerine İslâm’ın kadını nasıl mücerret bir cinsiyet konusu olmaktan çıkardığını, kadın konusunda insan düşüncesinde nasıl bir sıçrama meydana getirdiğini, Hz.Peygamber’in hayatıyla sınırlı olmayan daha uzun vadeli hedefleri nasıl gösterdiğini görebilmemiz gerektiğini vurguladı.
HZ. PEYGAMBERİN MİRASI
Başkan Görmez, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Sonuç olarak hem Kur’an-ı Kerim’de hem de Hz. Peygamber’in bize miras bıraktığı sahih hadis öğretilerinde kadın diye özel bir konu olmamıştır. Erkek diye bir konu olmadığı gibi. Kadın konusuna da cinsiyet başlığı altında değil, eşref-i mahlûk olan insan başlığı altında yer vermiştir. Çünkü hem Kur’an’ın hem de Hz. Peygamber’in konusu kadınıyla erkeğiyle insandır. Aynı şekilde modern zamanlara kadar İslâm literatüründe ‘İslâm’da Kadın’, ‘Kur’an’da Kadın’, ‘Sünnette Kadın’ yahut ‘İslâm’da Erkek’, ‘Kur’an’da Erkek’, ‘Sünnette Erkek’ diye bir konu da olmamıştır. Tarihten tevarüs ettiğimiz yanlışlıklar modern zamanlarda ciddî bir sorunsala dönüştükten sonradır ki bu alanda bir literatür oluşmaya başlamıştır.
Biz Müslümanların, bugün kadın ve sorunları konusunda düşünce üretip kalem oynatırken Kerim Kitabımızın tohumlarını ektiği, Resûl-i Ekrem’in Medine’de yeşerttiği ezeli hikmet ve mutlak hakikat ölçülerini esas almak ve insanlığa bu esasları takdim etmek temel ilkemiz olmalıdır.”
BOZDAĞ’IN VURGUSU
Kongrenin açılışında söz alan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da dinin doğru anlaşılması ve anlatılması bakımından dini yayınların çok önemli olduğunu vurgulayarak, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’na, İlahiyat Fakültelerine ve ilgili kurumlara büyük iş düştüğünü söyledi.
Kadına şiddet konusunda konuşanların ve bunları İslam’dan kaynaklanıyormuş gibi göstermeye çalışanların bir baba ve bir eş olarak Hazreti Peygamber’in uygulamalarına bakmaları gerektiğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, İslam’ın ve Kur’an’ın kadına hak ettiği değeri verdiğini bildirdi.
Açılış programında söz alan Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman da daha önce düzenledikleri Dini Yayın Kongrelerinden çok verimli sonuçlar aldıklarını belirterek, kongrenin, özellikle kadın konulu dini yayıncılık alanında yeni bir farkındalık oluşturmasını ve diğer yayıncılarla birlikte ortak bir duyarlılık kazandırarak, Başkanlığın geleceğe yönelik yayın çalışmalarında bir projeksiyon görevi göreceğini söyledi.
Alanında isim yapmış birçok akademisyen ve tanınmış gazeteci-yazarın yanı sıra kadın il müftü yardımcıları ve yayınevlerinin de katıldığı kongre, Pazar günü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in başkanlığını yapacağı “Genel Değerlendirme” oturumu ile sona erecek.