Devletin milletin hizmetinde olacağını vurgulayan Davutoğlu, "Bu devlet 78 milyon insanımızın devleti, 78 milyonun hizmetindedir. Nerede dara düşen varsa devlet bütün imkanlarıyla yardımına koşacak ve derdine derman olacak. Her vatandaşımız devletine inanacak, güvenecek. Allah bizi milletimize mahcup etmesin" dedi
DAVUTOĞLU AK PARTİ GURUBUNA SESLENDİ
Başbakan Davutoğlu, "Kim, 'Türkiye Filistin'e olan desteğini gözardı ederek İsrail ile yakınlaşıyor' derse, bize en büyük bühtanı yapar. Biz gece rüyalarımızda bile Filistin'i unutmayız" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, İsrail ile görüşmelerin olumlu bir seyir izlemekle birlikte nihai bir sonucun henüz ortaya çıkmadığını belirterek, "Onun için bu konuda yapılan spekülasyonlar dikkate alınmamalıdır. Bizim pozisyonumuz başta neyse bugün de odur, yarın da o olacaktır. Türkiye, hem tazminat hem de İsrail'in Gazze'ye karşı sürdürmüş olduğu gayri insani ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması konusundaki taleplerinde ısrarlıdır" dedi.
GURUP TOPLANTISI
Davutoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, dış politaka konusunda değerlendirmelerde bulundu. BM Güvenlik Konseyinin, geçen cuma, Suriye'de 5'inci yılını tamamlamak üzere olan ihtilafın çözümüne ilişkin yaklaşımı yansıtan siyasi karar aldığını hatırlatan Davutoğlu, Rusya'nın, yazımında aktif rol oynadığı bu kararın daha mürekkebi kurumadan sivilleri, İdlib'de okulu ve valiliği bombaladığını ve samimiyet testinde sınıfta kaldığını söyledi.
Bu karardan önce, aynı sabah BM'den birkaç sokak uzakta Uluslararası Suriye Destek Grubu toplantısının yapıldığına işaret eden Davutoğlu, Rus Dışişleri Bakanı'nın barış taahhütlerinden bahsettiğini kaydetti. Bundan sonra ilk somut icraat olarak İdlib şehir merkezinin bombalanmasının, izahının mümkün olmadığını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugünlerde Moskova'ya gidecek olanlara da bu soruları sormak isteriz. Kobani'de Kürt kardeşlerimiz şehit edildiğinde hepimiz buna karşı sesimizi yükselttik. Türkmen Dağı'nda Türkmen kardeşlerimiz şehit edildiğinde hepimiz sesimizi yükselttik. Şimdi İdlib'te Arap kardeşlerimiz şehit edildiğinde de sesimizi yükseltiyoruz. Ama Türkmenler ve Araplar katledildiğinde sessiz kalanlar, hatta onları katledenleri başkentlerinde ziyaret edenler, Suriye halkı nezdinde de ülkemiz nezdinde de Türk ve bütün Ortadoğu kavimleri nezdinde de hesap vereceklerdir. En büyük hesabı da Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımız nezdinde verecekler."
"RUSYA DA KENDİSİNİ İHTİLAFIN BİR TARAFI HALİNE GETİRMEK ÜZEREDİR"
Davutoğlu, uluslararası toplum içinde DAEŞ ile mücadelenin bu şekilde yürütüleceğine inanan herhangi bir ülke olduğunu düşünemediklerini, Rusya'nın siviller ve ılımlı muhalifleri hedef almaktan bir an önce vazgeçmesi gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı: "Uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz. Aksi taktirde Suriye ihtilafı daha yıllarca sürecektir, terör bitmeyecektir. Rusya da artık kendisini ihtilafın bir tarafı haline getirmek üzeredir. Suriye halkını, sivilleri karşısına almıştır. Suriyeliler dirayetli, basiretli bir halktır. Hangi etnik kökenden gelirse gelsin bütün Suriyeli kardeşlerimiz, aziz komşularımız ve dostlarımızdır. Bu şiddetin ve baskının üstesinden Suriye halkı şüphesiz gelecektir. Biz de bu haklı mücadelelerinde Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz."
Suriye halkının acıları artık sona ermesi ve gerçek bir barışın zemininin hazırlanması gerektiğine işaret eden Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'nin demokratik düzene kavuşması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini söyledi.
Bu çerçevede BM Güvenlik Konseyinde kabul edilen kararla birlikte Suriye'deki krizin çözümü yolunda kritik bir eşiğe gelindiğini belirten Davutoğlu, "Suriye'deki krizin çözümü ancak Esad'ın yerini meşru bir hükümete bırakmasıyla mümkündür. Meşruiyetini tümüyle kaybetmiş bir yönetimin varlığını sürdürmesini öngören bir girişimin, Suriye'ye barış ve istikrar getirmesi mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi kararı sorunun diplomatik çözümü için olumlu bir adımdır. Ancak bu kararın Suriye halkını Esad'ın zulmünden koruyacak gerçekçi bir perspektifi ne yazık ki yoktur" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cenevre Bildirisi temelinde Suriye'de siyasi geçişe dayalı kalıcı bir çözüm için Suriye muhalefeti ve diğer fikirdaş ülkelerle birlikte gayretlerini sürdüreceğini vurguladı.
"DESTEĞİMİZ MUSUL KURTARILINCAYA KADAR DEVAM EDECEK"
Irak'ta da terör örgütlerinin ve özellikle de DAEŞ'in yol açtığı ciddi sıkıntılar olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Irak merkezi hükümeti ve silahlı kuvvetlerinin DAEŞ saldırıları karşısında etkin tedbirler alamadığını belirtti.
Davutoğlu, Musul gibi ülkenin ikinci büyük kentinin düşmesinin, bu tehdide karşı mücadelede yerel güçlerle birlikte uluslararası destek ve iş birliğinin gereğini ortaya koyduğuna işaret ederek, "Biz bu çerçevede Irak makamlarının talepleri doğrultusunda gerek Peşmerge gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donatım desteği veriyoruz. Bu desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir. Bu amaçla gönderdiğimiz eğitim birliğinin güvenliği için asker ve mühimmatta yeniden tanzim de dahil olmak üzere her türlü tedbiri almak durumundayız. Nitekim DEAŞ'ın Başika'daki eğitim kampımızın olduğu bölgeye gerçekleştirdiği saldırılar bu konudaki haklılığımızı bütün dünyaya göstermiştir" dedi.
Türkiye'nin komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgenin terör örgütlerinden arındırılması konusunda hassasiyet gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:"Bizim bölgeye ilave olarak gönderdiğimiz askerimizin temel amacı, DEAŞ'a karşı oradaki askerlerimizi, eğiticilerimizi daha iyi koruyabilmekti. Şimdi bu ilave olarak gönderilen askerlerin, askeri gerekçeler gözönünde bulundurularak yeniden konuşlandırılması da söz konusu olmuştur. Ama şunu ifade edeyim, Kuzey Irak ve Irak'ta bulunan bütün askerlerimiz, bütün silahlı kuvvetleri mensuplarımız Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı içinde faaliyet göstermektedirler ve oradaki mevcudiyetleri de bu çerçevede korunmaktadır. Terör tehdidi olduğu sürece orada varlığımızı hiçbir şekilde tehlikeye atmayacak şekilde teyakkuz halinde olmaya devam edeceğiz."
"TÜRKİYE, İSRAİL'E ÖZÜR DİLETEN İLK DEVLET OLMA ONURUNU DA YAŞAMIŞTIR"
Davutoğlu, İsrail ile teknik düzeyde yürütülen müzakerelere de değinerek, "İsrail ile ilişkilerimizin kesilmesi Mavi Marmara olayı ve orada aziz vatandaşlarımızın şehit edilmesiyle ilgilidir. Gazze'ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan Mavi Marmara gemisi, İsrail ordusunun saldırısına uğramış ve masum insanlarımız şehit edilmiştir. BM İnsan Hakları İzleme Komitesinin raporlarıyla bu olayda İsrail'in sorumluluğu sabittir. İsrail, Gazze'ye insani yardım götüren sivil vatandaşlarımızı uluslararası kara sularında katletmiştir" dedi.
Olayın ardından İsrail ile ilişkilerin normale dönmesi için İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi, şehit ailelerine tazminat ödenmesi ve Gazze'ye ambargo ve ablukanın kaldırılması şartlarını açıkladıklarını anımsatan Davutoğlu, 2013 yılı Mart ayında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından özür beyanı yapılarak birinci şartın yerine getirildiğini hatırlattı. Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün bazı açıklamaları dinliyorum, bu özür beyanıyla ilgili yapılan açıklamalar... Bu özür beyanı açık ve net bir şekilde yerine getirilmiştir ve hemen aynı gün içinde de yazılı olarak bu teyit edilmiştir. Bu anlamda da Türkiye Cumhuriyeti devleti, böyle bir olay için İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu da yaşamıştır. Biz halklarımızı, hukukumuzu korurken kimseye taviz vermedik, vermeyiz. Diğer şartların yerine getirilmesi için iki taraf arasında görüşmeler sürmekteydi, şu anda da sürüyor. Şu anda bu görüşmeler olumlu bir seyir izlemekle birlikte henüz nihai bir sonuç ortaya çıkmış değildir. O nihai noktaya ulaşılırsa bunu bütün açık yüreklilikle ve her zaman sergilediğimiz vakur tavırla kamuoyuyla paylaşırız ve bu konuda gereğini yaparız."
Bu konudaki spekülasyonların dikkate alınmamasını isteyen Davutoğlu, "Bizim pozisyonumuz başta neyse bugün de odur, yarın da o olacaktır. Türkiye, hem tazminat konusunda, hem de İsrail'in Gazze'ye karşı sürdürmüş olduğu gayri insani ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması konusundaki taleplerinde ısrarlıdır" diye konuştu.
Gerek Gazzelilere gerek diğer mazlumlara desteğin aynı şekilde süreceğini, bundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "1 Kasım gecesi sadece 78 milyon vatandaşımızın değil bütün gönül coğrafyamızın nasıl dualarla, niyazlarla bizim arkamızda durduğunu hiçbir zaman unutmadık. Türkiye ilk defa, yüzyıl içinde ilk defa, mazlum milletlerin İstiklal Harbi'nden sonra tekrar ümidi olmuştur. Hiçbir mazlumu yarı yolda bırakmadık, hiçbir mazlumu kaderine terketmedik, etmeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"BİZ BIRAKIN MÜZAKERELERDE, GECE RÜYALARIMIZDA BİLE GAZZE'Yİ UNUTMAYIZ"
Başbakan Davutoğlu, Filistinlilerin 20. ve 21. yüzyılın en mazlum halkı olduğunu belirterek, Filistin ve İsrail'e yönelik tutumlarını tüm dünyanın bildiğini vurguladı. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bugüne kadar Filistin halkına en büyük desteği veren Türkiye ve AK Parti, bundan sonra da sınırsız desteğini vermeye devam edecektir. Kudüs'ün başkent olduğu, özgür Filistin devleti kuruluncaya kadar bu desteklerimizin devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmamalı. Filistin halkıyla dostuluğumuzu, kardeşliğimizi kimse ama hiç kimse sorgulayamaz. Filistin davasına yönelik hassasiyetimizi sorgulamak da kimsenin haddi değildir. Mavi Marmara saldırısının hemen ertesi günü BM Güvenlik Konseyinde yapmış olduğumuz konuşma, herhalde herkesin hafızalarındadır. O gün orada haykırdığımız gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz."
Davutoğlu, 2012'de İsrail tarafından bombalandığında kendisinin de Gazze'de olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle devam etti:"O bombalarda can veren aziz Gazzeli kardeşlerimizin, şehitlerin başında, onların aileleriyle birlikte ağlayanlar, o acıyı hissedenler arasında bulunmak, benim hayatım boyunca hiç unutmayacağım hatıra olarak hafızamdadır. O gözyaşları dinene kadar Gazze'nin yanında olmaya devam edeceğiz. Gazzeli çocuklar hür ve özgür bir Filistin'de büyüyünceye, Gazzeli kadınlar 'eşimiz ne zaman şehit olacak' diye yollara bakmadığı günler gelinceye kadar, Gazze'de Şecaiye Mahallesi, ki son savaşta çok büyük bir direniş gösterdi, o mahallede kahramanlar, cesurlar mahallesinde Gazze halkı özgürlüğü hissedinceye kadar biz Gazze'nin yanında olacağız."
Gazze bombardımanı devam ederken geçen sene görüşmeler için Katar'da Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ile görüşmesine ilişkin bir anısını paylaşan Davutoğlu, şunları anlattı:"Filistin heyeti ile konuşurken şunu söyledim: Şecaiye ki, o mahallede İsrail işgalcilerine karşı mücadele yürütüyordu, Gazzeliler çok da şehit vermişlerdi. Onun adı nereden gelir, bilir misiniz? diye sordum. Merakla 'Bilmiyoruz' dediler. Gazze'deki Şecaiye Mahallesi'nin adı, kahramanlar, cesurlar mahallesi... Orada son Osmanlı askeri, son direnişini yaptığı için o mahalleye o ad verildi. Kim 'Türkiye, Gazze halkını unutuyor. Filistin'e olan desteğini gözardı ederek İsrail ile yakınlaşma içine giriyor' derse bize en büyük bühtanı yapar. Biz bırakın müzakerelerde, gece rüyalarımızda bile Gazze'yi unutmayız. Filistin'i, Kudüs'ü unutmayız, Mescid-i Aksa'yı gözümüzün önünde hep dipdiri tutarız. Kimse bize Filistin dersi veremez, kimse bize Kudüs'ün, Gazze'nin hukukunu hatırlatamaz.
Daha 3 ay önce Filistin bayrağı BM'de göndere çekilirken biz en ön sırada bulunduk. 29 Kasım 2012'de Filistin, üye olmayan devlet statüsünde BM Genel Kurulunda tanındığında Mahmud Abbas dışında o salonda olan yegane İslam dünyası temsilcisi, Dışişleri Bakanı bendim. Onun için son BM'de bayrak göndere çekildiğinde de Mahmud Abbas ile yan yana durduk ve sarıldık. Mahmud Abbas şunu söyledi: Biz o salonda, o gün bizi savunan tek Dışişleri Bakanı'nın siz olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız. Onun için bu bayrak töreninde en yakınımda sizin olmanızı istiyorum."
Davutoğlu, Fillistin bayrağının BM'de göndere çekilmesine Mahmud Abbas ile tanıklık etmekten millet adına ona şahitlik etmekten büyük onur duyduğunu vurgulayarak, "İnşallah o bayrak bir gün Kudüs'te de dalgalanır. Gazze için doğru olan, bizim için de doğrudur, Filistin için yanlış olan bizim için de yanlıştır" dedi.
Halid Meşal ile 2 yıl önce gerçekleştirilen görüşmelerde bütün hususların kapsamlı olarak ele alındığını dile getiren Davutoğlu, "Herhalde hiç kimse, Gazze, Filistin konusunda Sayın Halid Meşal'den daha duyarlı değildir. Herhalde hiç kimse bu konularda bizden daha duyarlı değildir. Bütün derdimiz, amacımız Filistinli kardeşlerimizin derdine deva olmaktır. İsrail ile ilişikileri normalleştirmeye yönelik görüşmelerin altındaki temel gaye de budur. Filistin'i, Gazze'yi üzecek hiçbir adımı atmayız ama onların yararına olacak her adımı da kim ne derse desin atmaktan tereddüt etmeyiz" diye konuştu.
ESNAFA DÜKKAN BAŞINA 30 BİN TL DESTEK VERİLECEK
Davutoğlu, konuşmasının sonunda, Ankara Keçiören'de Osmanlı Pazarı'nda meydana gelen yangın nedeniyle sıkıntıya düşen esnafa geçmiş olsun dileyerek, "Mal canın yongasıdır. Bunu biliyoruz ama Allah cana getirmesin, her derdin çözümü vardır. Allah başka acı göstermesin. Biz sıkıntıya düşen her insanımızın yanındayız" dedi.
Esnafın yaşadığı mağduriyeti dün Bakanlar Kurulunda ele aldıklarına işaret eden Davutoğlu, Başbakanık Acil Afet Fonu'ndan 20 bin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan 10 bin TL olmak üzere dükkan başına 30 bin lira yardım yapılmasını kararlaştırdıklarını bildirdi.
Davutoğlu, tahrip olan dükkanların yeniden açılmasına destek olacaklarını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile de konuyu görüştüklerini anlatan Davutoğlu, yeni dükkanların yapılması için her türlü desteği vereceklerini, esnafın sigorta ve vergi borçlarını erteleyeceklerini belirtti.
Devletin milletin hizmetinde olacağını vurgulayan Davutoğlu, konuşmasını, "Bu devlet 78 milyon insanımızın devleti, 78 milyonun hizmetindedir. Nerede dara düşen varsa devlet bütün imkanlarıyla yardımına koşacak ve derdine derman olacak. Her vatandaşımız devletine inanacak, güvenecek. Bu güveni sağlamak bizim görevimiz. Bu güvenin teminini sağlamak her AK Parti'linin görevidir, sorumluluğudur. Sizlerin bu bilinçle hareket ederek, milletin emanetinin bihakkın yerine getirilmesinden hiçbir şüphem yok. Allah bizi miletimize mahçup etmesin" diyerek tamamladı.