Ergenekon davasının üçüncü iddianamesinde Hanefi Avcı, tanık sıfatıyla verdiği ifadede, Emniyet, MİT ve Jandarma içinde ‘PKK ile mücadele’ adı altında üst düzey kamu görevlilerinin organize ettiği, kanunsuz ‘mafyavari’ bir yapılanma olduğunu söyledi
Ergenekon davasının üçüncü iddianamesinde eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı’nın tanık sıfatıyla verdiği ifade de yer aldı.
Avcı, ifadesinde Ergenekon sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün, Sedat Peker, Hadi Özcan, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir gibi yeraltı dünyasının ünlü isimleriyle ‘doğrudan irtibatlı’ olduğunu söyledi. Avcı’ya göre Emniyet, MİT ve Jandarma içinde ‘PKK ile mücadele’ adı altında üst düzey kamu görevlilerinin organize ettiği, kanunsuz ‘mafyavari’ bir yapılanma organize edildi.
‘Küçük de bu işin başındaydı’
Halen Eskişehir Emniyet Müdürü olarak görev yapan Hanefi Avcı’nın iddianamede yer alan ifadelerine göre Emniyet, MİT ve Jandarma içinde, PKK ile mücadele adı altında, ‘kanunlarda belirtilmeyen, ancak devlet adına hareket ediliyormuş imajı verilen mafyavari bir yapılanma’ oluşturuldu. Bu yapılanma bazı üst düzey kamu görevlileri tarafından organize edildi. Bu oluşum, PKK ve PKK ile mücadeleyi kullanarak rant elde ediyordu.
1984-1992 yılları arasında Diyarbakır İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığını, bu dönemde JİTEM isimli bir kuruluş olduğunu, Veli Küçük’ün de bu işin başında olduğunu söyleyen Avcı, 1992 yılında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü yaptığını, mafya olarak bilinen Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Abdullah Çatlı, Sedat Peker, Hadi Özcan, Yaşar Öz gibi isimlerin o dönem Kocaeli İl Jandarma Komutanı olan Veli Küçük’le birebir irtibatlı olduklarını söyledi.
K.E. ve M.A. ayrı bir grup
Avcı ifadesinde K.E. ve M.A. olarak kodlanan iki isme de değinerek, İbrahim Şahin’le birlikte hareket eden bu isimlerin Veli Küçük grubuyla birlikte hareket edebileceklerini tahmin etmediğini, bu kişilerin ayrı bir grup olduğunu da söyledi.
Avcı, ifadesinde ‘gözlemlerini’ de aktararak, dosya kapsamındaki bazı isimler tarafından organize edilen bazı protesto türü kitle eylemlerinin tamamına bakıldığında, bunların toplumun içinden çıkan doğal hareketler olmadığını, bir merkezden yönetildiğini ancak seçilen objeler yönüyle toplumun tamamını arkasına alabilecek ve bu tür eylemlere çekebilecek nitelikte faaliyetler olduğunu gözlediğini de kaydetti.