SUNUM: Erzurum’un marka Sivil Toplum Kuruluşu ve SİAD platformu şubesi Doğu Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneği(DOSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İbrahim Aydemir’le Erzurum ve ekonomisi odağında söyleştik. Sayın Aydemir, önce Erzurum ve sonra ekonomisini seçkin tespitlerle tarif etti, il ekonomisinin açmazları konusunda örnekler vererek iktisadi gelişmeyi olumsuz etkileyen tehditleri vurguladı. Aydemir Erzurum’un ekonomik kalkınma gelişmesi adına oluşturulacak yol haritasının ‘Samimiyet ve Dayanışma’ ekseninde olması gerektiğini kaydederek, mevcut hükümetin Türkiye için olduğu kadar Erzurum için de büyük bir nimet olduğunu kaydetti. Aydemir’e söyleşimiz için teşekkür ediyor, nefessiz okuyacağınıza inandığımız söyleşiyi saygılarımızla, siz okurlarımızın engin tefekkür fezasına sunuyoruz.
DADAŞLIK KIVAMI
-Sayın Aydemir, Erzurum ekonomisini konuşmadan önce, bir Erzurum tarifi yapar mısınız? Erzurum nedir, Erzurumluluk ne demektir?
AYDEMİR: Öncelikle şunu söylemek, vurgulamak durumundayız, Erzurum özel bir hassasiyetin adresidir. Cumhuriyeti kuran il vasfına haiz olan Erzurum sadece coğrafi bir mekanı değil, ardında derin bir mana planı olan bir duruşun; manevi ve milli dikkat odağında coşkun ve engin bir vurgunun ifadesidir.Malazgirttir, İstanbul’dur, Çanakkaledir, Sakarya’dır, Aziziye’dir. İfade ettiği mananın çatısı altında buluşanların her biri, ki biz dadaş kıvamı diyoruz- Alparslan’dır, Fatih’tir. 25 bin metrekarelik bir alandaki yerleşik nüfusu ifade etmez. Anadolu Coğrafyasının ruh özünü, ecdat mesajının taşındığı kıtaların ruh bütününü de temsil eder. O sebeple Erzurum dediğinizde, ülkenin sadece81 ilinden birini kaydetmiş olmazsınız, ilayı kelimetullahyolunda can adamaya amade bir ruhu, haleti kaydetmiş olursunuz.
‘VARSIN BU TOPRAKLARDAN KAR BEŞ ALTI AY KALKMASIN, BU TOPRAKLAR SICAKTIR.’
-Tarihsel serüveni içinde Erzurum neyin tarifidir, Erzurum neyi ifade eder?
AYDEMİR: Şimdi, Erzurum adını tarif, Erzurumlu duruşunu tasvir ettik. Takdim bazında, net bir söylemle şunu demek durumundayız, Erzurum’u bilmeyen Anadoluyu bilmez..Erzurumluluğu özümsemeyen, bizim 2 bin yıllık tarihi serüvenimizin içeriğini, mesajını anlamaz. Her vakit paylaşırım, Erzurumlu bir hekimimizin, Allah rahmet etsin- Diş hekimi Şadi Tanşu’nun bir takdimi var, ki bunu merhum Prof. Dr. Nusret Karasu hocamız da sıkça kaydetmiştir: ‘diyor ki, ‘Varsın bu topraklardan kar beş altı ay kalkmasın, bu topraklar sıcaktır.’ Eşsiz bir tanımlama. Tarihimizin derinliğiyle tasavvur edildiğinde, ortaya kırmızı beyaz bir fotoğraf çıkıyor. Şühedanın mübarek kanı ve Anadolu coğrafyasının temiz, iffet, ismet, haysiyet ve vakur insanın yüreği.. Kırmızı beyaz. Erzurum aslında mavi beyaz bir coğrafya değildir, kırmızı üzerine bina edilmiş bir beyazlığı, benzersiz bir tabloyu ortaya koyar. Gençlik yıllarımızda dilimizden düşmeyen ve yüreğimizi yöneten bir slogan vardı: ‘Kanımız aksa da zafer islamın’, diyorduk.. Hala da öyle diyoruz şükür. İşte Erzurum bu imanın adresidir.
ERZURUM’DA TEVEKKÜL ESASTIR
-Sayın Aydemir, Erzurumlunun kafa yapısı yani mantalitesinedir sizce?
AYDEMİR: Hemen her evinden bir şehit, hemen her sülaleden yüzlerce gazinin çıktığı Erzurum’un madde planında olması gereken yer ile, olduğu yer arasında önemli boyutta bir irtifa var. Bu şehrin insanı zengin olmak için yaşamamış. Hayatının gayeleri arasına maddiyatı koymamış. Rızık Allahtandır imanı içinde yaşamış ecdadımız.. Paylaşmayı seçmiş. Canını vatanının bütünlüğü için adamış, ruhunu mukaddesatına ram etmiş. Madde hep ikinci planda kalmış. Bakın bizim türkülerimizi bir terennüm edin, göreceksiniz. Oynak değildir, kıvrak değildir. Barımız da öyle. Allaha ve dolayısıyla mukaddesata teslim olmuş kesin ve kararlı bir duruşu temsil eder ki, merhum Akatay Bar şiirinde bunu çelik bir yay olarak vurgular.
ERZURUMLU NETTİR
-Erzurum’un ekonomik serüvenini birkaç cümleyle aktarsanız, ne söylersiniz?
AYDEMİR: Bugünkü lisan ile Erzurumlu nettir. Bu halet, bu anlayış iktisadi hayatımızı da şekillendirmiş. Toprağa bağlılık ve sadakat tarımı öne çıkarmış. Paylaşma ve dayanışma ahlakı içinde ticaret yol bulmuş. Ne ki, bu noktada kazanç sadece hakka tevekkül noktasında değerlendirilmiş. Dahası için bir çaba yok. Hep benim olsun düşüncesi yok. Allah ne dilerse o olur tevekkülü. Bu elbette çok yüksek bir anlayış. Mehmet Akif’in ‘Allaha dayan, saye sarıl hikmete ram ol/Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol’ ifadesi bu durumu özetler. Bizim şehirli olarak iktisadi serüvenimizin teması bu olmuştur.Erzurum mazisinin kemali budur.
MARKALAŞMA
-Bilgi Çağında nasıl bir Erzurum modeli oluşturulabilir?
AYDEMİR: Bugün artık bilgi çağındayız. Bir ekonomistin ifadesiyle markalaşmanın çağındayız. Küresel sosyoloji artık heyecanların, coşkuların olduğu gibi hayatın amacını da değiştirdi. Kazanmak, kazanırken kazandırmak anlayışı öne çıktı. Tabi üzülerek kaydetmek lazım ki bu yalnız madde planında oldu. artık insanlar gibi şehirler de iktisadi moddayarışıyor. Her coğrafya kendi sakinini yerinde tutabilmek dahası göç alabilmek için yarışıyor. Doğduğun yerde doymak fikri bile aşıldı, kitleleri doyuracak bir iktisadi yaklaşım esas oldu. Sınırlar ötesi bir durum. Haliyle Erzurum da bunun dışında kalamazdı ve kalmamalı elbette. Kabuğunuzu kıracaksınız, taşacaksınız ve ekonominizi, yani ürettiğinizi yaygınlaştıracak ve satacaksınız. Ekonomik değerlerinizi çoğaltarak bir vitrin oluşturacaksınız. Bu vitrinin albenisi olacak ki, sakini de çoğalsın. Kazan kazan.. Bizim manevi arka planımızla örtüşmese de asrın durumu bu. O halde Erzurum ne yapmalı, Erzurum hangi ekonomik değerlerini öne çıkarmalı? Erzurum’un ekonomik yol haritası nasıl oluşmalı? Gündem budur. artan genç nüfusu toprağında tutmak, üretim yaparak istihdam alanı oluşturmayı gerekli kılıyor. Her şeyi devletten beklemek dönemi kapandı. İlin beyin gücünün odaklanacağı kriter bu.
ERZURUM KENDİ EKONOMİK MODELİNİ ORTAYA KOYMAK DURUMUNDA
-Erzurum ekonomisinin ana ekseni nedir sizce, neye odaklanmalıyız?
AYDEMİR: Erzurum ekonomide kendini tarif etmek durumunda. Bunu hep söyledik. Tarım kenti miyiz, sanayi kenti miyiz, hizmet sektörü kenti miyiz? Yani önceliğimiz olmalı. Bunda bir karara varırsanız, bir yol haritası oluşturursanız meselenin, yani kalkınma, gelişme ve büyüme meselesinin çözümünde önemli bir yol kat edersiniz. Önce tarif. Biz bu önceliğin tarım olduğuna inanıyoruz. Tarım sektörü perspektifinde bir sanayi oluşumu. Tarımsal sanayi. Çünkü zaten çağın gereği, artan nüfus gıdayı, bu üretimi esas kılıyor. Bu planı destekleyecek bilgi yaklaşımı da işin olmazsa olmazı. Beyin gücünü buna endekslemek durumundayız. Tarımda yoğunlaşma buna değgin ticareti de beraberinde getirecek elbette. Yani öncelik tarım ve buna dayalı sanayi, sonrası tarımsal ticaret. Bizim bilgi çağında ekonomikrotamız bu olmalı.
AK PARTİ HÜKÜMETİ ERZURUM İÇİN BÜYÜK BİR NİMET
-Kalkınmanın bir de siyasi boyutu var, bu konudaki tespitleriniz..
AYDEMİR: Kalkınma, gelişme ve büyüme tek boyutlu değil. Toplumsal bir dayanışma ve ortak bir amaçta bütünleşmeyi gerektiriyor. Son yıllarda yani 2003’ten bu güne kamu Erzurum’a özel bir yaklaşım sergiliyor. Erzurum barajdan yola, hastaneden okula, spor alanlarından turizm sahalarına kadar hemen her alanda önemli ve öncelikli yatırımlar alıyor. Bu noktada ciddi bir avantajımız var. Mevcut hükümet Erzurum’a özel ve alakalı, eski tabir ile hasbi yaklaşıyor. Bu çok ciddi bir fırsat. Erzurum’un gelişmesi adına tarihi bir fırsat. Çünkü daha önceki hükümetler döneminde görülmeyen bir Erzurum hassasiyeti var kamuda. O halde, bu fırsatları nimete çevirmek işi kalıyor geriye. Onu kim yapacak? Elbette Erzurumlu.
ERZURUM EKONOMİSİNE ARKADAN DOLANIP PUAN ALMA HESABINDA OLANLAR VAR
-Erzurum’da sivil inisiyatif bir ekonomik model oluşturabilir mi? Bu konuda fırsat ve engeller nelerdir?
AYDEMİR: Dedik ya, kalkınma işi dayanışma işi. Bu noktada Sivil Toplum kuruluşlarına önemli rol düşüyor. STK’larımız birbiriyle yarışma, ya da öne çıkmada değil dayanışmada yoğunlaşmalı. Ortak akıl oluşturmanın gereği de budur. Biri bir diğerini ötelememeli. Yolunu karartmamalı. Dahası itibarsızlaştırmamalı. İmani bir dayanışma gösterilmeli. Bizim burada üzülerek kaydetmemiz gereken bir somut örnek verelim. Şimdi Erzurum’da 1994 yılında kurulmuş Doğu Anadolu Sanayici ve işadamları Derneğimiz var. SİAD platformu oluşturmak adına Erzurum için tarihi bir kayıt. Yapılması gereken bu platforma güç vermek. ama öyle olmuyor. Bakın DOSİAD’ı arka plana itmeye yönelik bir çaba gözlemledik. Erzurum değerlerini paylaştıklarını söyleyenler, bir samimiyetsizlik örneği göstererek Doğu Anadolu Sanayici İşadamları Federasyonu diye bir oluşum gerçekleştirdiler. Açık söyleyelim, amaç belli, DOSİAD ismini çağrıştırıp, bir grup, bir cemaat gücüyle SİAD platformunu Erzurum’a taşıyan DOSİAD’ı perdelemek ve sivil inisiyatifin, yani Erzurum ekonomisinin özünün önünü kesmek. Bundan hayır çıkar mı?
ŞİFA HASTANESİ GASBI
-Sayın Aydemir Erzurum’da markalaşma zihniyetinin güçlenmesi neye bağlıdır, bu konuda hangi gelişmeleri kaydedersiniz?
AYDEMİR: Çağ markalaşma çağı demiştik. Şimdi şehirlerin markalaşması için, barındırdığı özellikle de sivil inisiyatiftarafından eski kayıtla özel sektör tarafından oluşturulan yatırımların markalaşması lazım. Yani şehirde ülke sınırlarını da aşan marka kuruluşlarınız olmalı. Marka okullarınız, marka hastaneleriniz, marka spor takımlarınız, marka üretim sahalarınız olmalı. Tabi Erzurum’un bu yolda önemli bir avantajı var. Zaten Erzurum insanı Dadaşlık kıvam ve tarifinde bir marka. Geriye kurumsal marka atılımlar kalıyor. Burada da markalaşmanın önünü kesmek adına sinsice yürütülen ve ardında Erzurum adına bir samimiyetsizliği, çekememezliği gösteren bir somut örneği paylaşmak durumundayız. Şahsımın da ortakları arasında bulunduğu bir hastane kurduk ki Erzurum’da sağlıkta ilk özel kurumdur bu. Adına da Şifa dedik. Nitekim maksat anlaşılınca, kapasiteli ve modern sağlık hizmetleri verilince hastanemiz önce bölgede sonra ülkede konuşulur ve sağlık hizmetlerinde tercih edilir oldu. Yani Şifa hastanesi denildiğinde akla Erzurum geliyordu. Hastane ülke dışından da hizmet talebi alıyordu. Bu birilerinin işine gelmedi. Erzurum’a böylesi bir yatırımı çok gören, -affedersiniz biraz sinsi ve haince düşünce diyeceğim- insanlar belli bir cemaat adına bu yatırımın önünü kestiler. Hiç hakları olmadığı halde hastane adını gasp edip, kendi cemaat sağlık kuruluşlarında kullandılar. ama özel şifa hastanesinin imajını istismar ederek yaptılar bunu. Böylesi iyi niyetten yoksun anlayışın, çirkin çabaların olduğu süreçte Erzurum’da kurumsal markalaşma, özel sektör eliyle kurumsal markalaşma nasıl olacak? Aşmamız gereken ilk engel budur.
SON SÖZ
-Erzurum ekonomisi için bir yol haritası çizer misiniz?
AYDEMİR:Aslında Erzurum ekonomisi ekseninde fırsatlar ve tehditleri konuşacaktık. Biz burada ekonominin büyümesini engelleyen bir tehdit yaklaşımını açığa çıkardık. Fırsatları yeterince konuşamadık. Belki daha sonra bir söyleşi konumuz olur inşallah. Bizim özetle, il ekonomisinin gelişmesi noktasında söyleyeceğimiz son söz şudur: Samimiyet, samimiyet, samimiyet. Ve elbette iyi niyet. Şu anlattığım iki olayda sergilenen art niyetler yok olmadan, Erzurum değerlerini ötekileştirenlerden ve onların estirdiği havadan kurtulmadıkça mesafe almak gerçekten zor. Allah’tan ki mevcut hükümet kamu noktasında hizmet yağdırıyor. Şu art niyetlilere rağmen Erzurum kamu odağında öne çıkıyor. Ama,dedik ya, büyümenin yolu özel sektörün geliştirilmesi, kalitelendirilmesi ve desteklenmesinden geçiyor. İnşallah bu art niyet duvarları yıkılır. Erzurum’u ekonomik ve sosyal cendere altında tutan bu DASİDEFÇİ anlayış yok edilir. Şehir kendi değerleriyle bütünleşir ve ekonomisi ivme kazanır. Hükümetimizin Erzurum’un kalkınması ve kalkındırılması adına sergilediği ve yatırımlarıyla ifade ettiği yoğun çabası da Erzurumluluk ruhuyla bütünleşerek, eserleşir