Genç İnisiyatif Platformu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Suriye’de yaşananlara asla kayıtsız kalamayacağını belirtti.
Suriye meselesinin siyasi, sosyal, coğrafi ya da ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, devletimizin etkin bir taraf olma durumunda olduğunun görüldüğünü belirten Eğilmez, “Suriye’de yaşananlara seyirci kalamayacak olmamızın ve Suriye’de yaşanacakların şekillendiricilerinden birisi olmamız gerekliliğinin sebeplerinin en önemlilerinden birisi de bölgede yaşayan Türklerdir. Biz de bölgenin geleceğine yönelik geliştireceğimiz politikaların daha tutarlı ve etkili olabilmesi için Suriye deki soydaşlarımızı dünü ve bugününe yönelik kısa bir değerlendirme yapmak istedik. Türklerin bugün ki Suriye topraklarına etkili ve kalıcı bir şekilde gelişi, Selçuklu Devleti’nin kuruluşu ve bunu takip eden süreçte Türklerin Ön Asya’ya doğru gidenlerin arasından bir kolun, 1063 yılından itibaren Suriye topraklarına gitmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yerleşmeler özellikle Halep, Lazkiye, Trablusşam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam (Dımaşk) bölgesinde yoğunluk kazanmıştır. 1069-1070 yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye’yi tamamen ele geçirmiş ve bir Türkmen beyliği kurmuşlardır. Daha sonra beyliğin sınırları genişletilerek Suriye Selçuklu Devleti kurulmuştur. Buradaki Türk boyları, 1096 yılında Haçlı seferleri başladığında, Hıristiyanlara karşı bölgeyi savunmuşlardır.” dedi.
SURİYE’DE TÜRK TARİHİ
Selahattin Eyyubi’nin ölümünden sonra bölgeye bir başka Türk devleti olan Memluklular hakim olduğunu kaydeden Eğilmez, “Anadolu’ya hâkim olan Anadolu Selçuklu Devleti ise, 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaş’ını kaybetmesinin ardından ağır Moğol baskısı altında kalmıştır. Bu baskı sonucu özellikle Kayseri ve Sivas’ta yaşayan Türkmenler, Memluk Sultanı Baybars zamanında Suriye bölgesine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Suriye’ye gelip Şam’a yerleşen Türkmenler, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden sonra çıkan siyasi karışıklıktan faydalanarak 1337’de Elbistan civarında Dulkadiroğulları beyliğini kurmuşlardır. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Savaşında Memlükleri yenilgiye uğratıp Suriye, Filistin ve Lübnan topraklarını kontrolü altına almasının ardından bölge I. Dünya Savaşına kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. I. Dünya Savaşı bölgenin kaderini değiştiren en önemli olay olmuş, bu savaş sırasında 16 Mayıs 1916 tarihinde yapılan Sykes-Picot anlaşması ile Suriye, Fransa’nın payına düşmüştür. Fransız işgalinin başlamasının ardından bölgede yaşayan Türkler, hemen Halep ve Lazkiye’de müdafaa kuvvetleri kurup işgalcilere karşı mücadele etmişlerdir. Fransızlar ile 20 Ekim 1920 yılında yapılan Ankara anlaşması ile bu bölge Fransız mandası altına girmiştir. Bugünkü Suriye ise 17 Nisan 1946 yılında bağımsızlığını kazanmıştır.” diye konuştu.
SURİYE’DEKİ TÜRKMEN SAYISI
Resmi rakamlara göre Suriye’nin nüfusunu yaklaşık 23 milyon olduğunu belirten Eğilmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Buradaki Türkmen sayısı hakkında farklı rakamlar öne sürülse de Suriye’de Türkçe konuşan Türkmen sayısının yaklaşık olarak bir buçuk milyon olduğu kabul edilmektedir. Bunun yanında Türkçeyi unutmuş Türkmenler ile birlikte bu sayı 3,5 – 4 milyona kadar çıkmaktadır. Suriye Türkmenlerinin tamamı Sünni Müslüman’dır. Konuştukları diller ise Arapça ve Türkçedir. Konuştukları lehçe, Türkiye Türkçesine çok yakındır. Suriye'de konuşulan ağız da, Hatay bölgesinde konuşulan Türkmen ağızlarının bir devamı niteliğindedir. Hama ve Humus Türkmenlerinin şivesi Osmanlı Türkçesine daha yakındır. Türkler halk arasında Türkmenler olarak adlandırılmaktadırlar. 20. yüzyılın ortalarından itibaren çok sayıda Suriye Türkü Araplaştırılmıştır. Bu çerçevede, Türkçe yer adları Arapça'ya çevirmiştir. Örneğin, İsabeğli:İseviye, Elmalı:Tuhafiye, Turunç:Ummutuyur, Gökdağ :Elhadra, Buzluca:Selce olmuştur. Suriye Türkiye’ye gitmek isteyen Türkmenleri engellemiş, gizli olarak gidenlerin ise mal varlıklarına el koymuştur. Esad döneminde toprak reformu adı altında Türkmenlerin toprakları önce istimlâk edilmiş sonra da bu topraklara Araplar yerleştirilmiştir. Bölgede Türk dilinde eğitim yapılması da engellenmiş ve zorla Arapça eğitim uygulanması halkın eğitim seviyesini düşürmüştür. Bütün bunların yanında Türklerin seçme ve seçilme hakları da kısıtlanmıştır. Suriye Türkmenleri ülkedeki yönetim karşıtı hareketlerde muhalif kesimi desteklemektedirler. Bugün Suriye’deki durum hala belirsizliğini korumakta ve isyanın mezhepsel ayrılığı kışkırtması ile bir iç savaş yaşanması tehlikesi bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir iç savaş olasılığı göz önünde tutarak, bölgedeki Türkmenler ile ilgili ve onların korunmasına yönelik bir politika geliştirmesi gerekmektedir. Suriye’nin geçtiği belirsiz dönemde Türkiye’nin Suriye’deki soydaşları ile sosyal ilişkilerini geliştirmek yolunda bazı adımlar atması, örgütlenmeleri için destek sağlaması en azından Türkmenlere kendilerinin sahipsiz olmadığını göstermek adına önemlidir. Aksi takdirde Irak Türkmenlerinin yaşadığı baskı ve zulmün daha fazlası, Suriye Türkmenlerinin başına gelecektir. “