Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesinin dördüncü Teknokent’ini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bölgede ilk tekno kent girişi Atatürk üniversitesi tarafından başlatılmış, daha sonra Malatya ve Elazığ’da Teknokent yatırımları yapılmıştı. Atatürk üniversitesi Ata teknokent bölgenin ilk tekno kenti olmasına karşılık, hala işlev kazanmazken, Elazığ ve Malatya Teknokentleri il ekonomilerine katkı verecek düzeye getiriliyor.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Muzaffer Ateş, kurulacak Teknokent'in bölgede çok sayıda yenilikçi şirketlerin kurulmasına vesile olacağını, Doğu Anadolu Bölgesi'nde müthiş bir girişimcilik ruhunu oluşturacağına inandığını belirtti.
Yrd. Doç. Dr Muzaffer Ateş, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Teknokent'in amacının; bölge daha etkin bir üniversite-sanayi işbirliğini sağlayarak daha fazla Ar-Ge'nin yapılabilmesi imkanının sağlamak olduğunu, oluşacak olan sinerjiden hareketle evrensel bilime, teknolojiye, insanlığa katkıda bulunmak ve ekonomiye katma değeri yüksek ürünler üreteceğini belirtti.
Dünyadaki ilk teknopark örneklerinin, ABD'de girişimci öğretim üyelerinin bilgi ve Ar-Ge birikimlerini ekonomik değere, yani üretime çevirme isteklerinden ortaya çıktığını belirten Ateş "İlk teknopark 1952 yılında, ABD'de 'Silikon Vadisi' adıyla kurulmuştur. Türkiye'de ise ilk teknopark kurma düşüncesi 1980'li yıllarda başlamıştır. Dünyada teknopark veya teknokentlerin birçok başarı örnekleri vardır. Van ilimizde, 2010 yılında teknokent kurulması çalışmalarına başlanmıştır. Türkiye'de teknokentler; üniversiteleri, endüstriyi ve devletin finansal gücünü bir araya getiren teknoloji tabanlı anonim şirketlerdir. Bu şirketler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Teknokentlerde çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personeli her tür vergiden müstesnadır. Personelin elde ettiği gelir de döner sermaye kapsamı dışındadır. Üniversite öğretim üyeleri teknokent bünyesinde kendi şirketini kurabilir, kurulu bir şirkete ortak olabilir veya bu şirketlerin yönetiminde görev alabilirler. Üniversitelerdeki know-how (teknik bilgi) ve beşeri sermaye, endüstrideki para ve fikir devlet teşviklerini de yanına almak suretiyle, teknokentlerde sinerji oluşturarak, Ar- Ge ve zenginlik meydana getirmektedir. Üniversitelerdeki bilgi birikimi, teknokentlerde Ar-Ge ve teknolojik gelişmelere dönüşmektedir. Yani bilgi, teknokentler vasıtasıyla ekonomik değere dönüşür. Bilgiden ancak bu şekilde yüksek oranda bir katma değer elde edilebilir. Van ilimizde kurulacak olan Teknokent'in, üniversitemize ve ilimize büyük bir prestij ve ekonomik katkı sağlayacağı muhakkaktır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Teknokent'in, bölgesel gelişimde de büyük bir itici güç olacağına şüphe yoktur" dedi.
ABD, Japonya, İsveç, İsrail ve Güney Kore gibi ülkelerin, Ar-Ge gücü bakımından devler liginde yer aldığını, onun için ülke olarak, Ar-Ge'ye gereken kaynağın ve önemin bu bilim ve teknoloji çağında verilmesini çok önemsediklerini ifade eden Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Muzaffer Ateş, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bölge üniversiteleri, kurulacak olan Teknokent vasıtasıyla; bölge halkıyla, sanayicilerle ve Türkiye'yle oradan da dünyayla daha güçlü bağ kuracağı bir gerçektir. Teknokentler sadece teknolojik gelişmelere değil, aynı zamanda sosyal hayatımıza da ciddi katkılar sunabileceklerdir. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Teknokent'i, bölgede çok sayıda yenilikçi şirketlerin kurulmasına vesile olacak, Doğu Anadolu Bölgesi'nde müthiş bir girişimcilik ruhunu oluşturacağına inanıyorum. Bölgenin makus talihini ancak bu tür pozitif gelişmelerle değiştirebiliriz. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Teknokent'i ilk aşamada; su ve tarım teknolojilerine, yenilenebilir enerjiye, bilgi teknolojilerine ve yapı malzemelerine odaklanmalı."