Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Fransa’nın tarihe bakıldığında adaletli ve merhametli bir devlet anlayışının bulunmadığı aksine zalim olduğunu söyledi.
Fransa’nın her fırsatta Türkiye karşıtı politikalar üretmeye çalıştığını ve Ermenilerin hamiliği rolüne ısrarla sarıldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Eğilmez, “Acaba Ermeniler haklı da, Fransa da çok adil, çok merhametli bir devlet de bu nedenle mi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üzerine bu kadar çok geliyor. Düşünüyorsunuz, Ermeniler haklı olsa neden sadece Fransa kendini bu kadar parçalıyor? Fransa’nın tarihine baktığımız zaman, öyle adaletli ve merhametli bir devlet anlayışının bulunmadığını aksine olabildiğine zalim olduğu görmekteyiz. O zaman bu hamiliğin sebebini veya sebeplerini değişik yerlerde aramak gerekir” diye konuştu.
EĞİLMEZ’İN AÇIKLAMASI
“Fransa, daha Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin hamiliğini üstlenmiş ve özellikle bugünkü Güneydoğu Anadolu illeri ve Çukurova bölgesindeki Ermeniler ile yakın temas içinde olmuştur” diyen Eğilmez, “Fransa’nın 1. Dünya Savaşı’ndaki Anadolu operasyonlarında Ermeniler özel bir görev üstlenmiştir. 1916 yılında Fransa Başbakanı ‘Ermenilerin mutlaka özgürleştireceğini’ söylerken aynı yıl Ermenilerden müteşekkil bir Ermeni lejyonu oluşturulmuştur. Bölge Ermenileri işgalci Fransa ile yakın mesai içerisinde olmuştur. Bu dönemde Fransa, Ermenilere birçok vaatte bulunmuş, ancak bunlar yerine getirilmemiş, Anadolu’da tutunamayacağını anlayan Fransız güçleri işgalci ülkeler içinde Ankara ile en hızlı anlaşanların başını çekmiştir.
Fransa 1915’ten sonra Ermeni diasporasının en güçlü olduğu üç ülkeden biri (Rusya ve ABD ile birlikte) olmuştur. 1914 öncesinde ülkedeki Ermeni sayısı 4.000 civarındaydı. Ancak bunlar etkili ve organize bir kitleydi. Ayrıca Fransa ile ticaret yapan Ermeni tüccarları ve Fransa bağlantılı Ermeni aydınları Fransız yöneticileri, Osmanlı’daki gelişmeler konusunda etkileyebiliyorlardı. Zaman içinde Fransa’da güçlü bir Ermeni diasporası oluşmuştur ve bunların sayısı günümüzde 400.000 rakamını aşmıştır. Fransız siyasetçiler de her seçim öncesi bu oyları alabilmek için Ermenilerin masalcı duygularını okşamayı ihmal etmezler” dedi.
KIBRIS MESELESİ
İlişkileri etkileyen üçüncü temel etkenin ise Kıbrıs sorunu olduğunu dile getiren Eğilmez, daha sonra şunları kaydetti; “Kıbrıs konusunda Fransa, Yunanistan’a tam destek vermiştir. Hatta 1974 harekâtından kısa bir süre sonra Yunanistan’ın Selanik şehrinde halka hitap eden Fransa Cumhurbaşkanı; gerektiğinde Fransa’nın Yunanistan’ı (Türkiye’ye karşı) koruyacağını dahi söyleyebilmiştir. Kıbrıs Harekâtı sadece Fransa’nın değil tüm Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin sert tepkisini çekmiştir. Ancak Fransa’nın tepkisi çok daha serttir ve alışılmışın dışındadır. Fransa 1970’li yıllar boyunca adeta Türkiye’yi defterden silmiş gibi davranmıştır. Fransa’nın en büyük rahatsızlığının; Türkiye’nin Fransa ekseninden hızla ayrılması olduğunu aşikârdır. Fransa imparatorluk mirasının da etkisiyle Türkiye’nin kendisine daha fazla yakın durmasını arzu etmektedir. Beklentisi gerçekleşmeyince de Türkiye’yi adeta cezalandırmaya çalışmaktadır. 1970’lerden sonra Ermeni terörü ortaya çıkmış ve Fransa gelişen üzücü olaylar karşısında gereken tepkiyi göstermemiştir. Terör döneminde Türkiye temsilcileri en çok saldırıya Fransa’da uğramış, en kanlı ve can kaybı yüksek saldırılar bu ülkede meydana gelmesine rağmen Ermeni teröristler en çok ‘hoşgörüyü’ ve desteği de bu ülkede bulmuşlardır. Bütün bunların yanında, olayın birde ekonomik boyutu vardır. Yani Fransa, Türkiye’yi köşeye sıkıştırarak, bazı ihalelerden nemalanmak istiyor. Örneğin; Avrupa Birliği yolundaki Türkiye’nin 2014 yılına kadar 50 Milyar dolarlık yatırım yapması gerekiyor. Bu yatırımlardan da aslan payını Fransa kapmak istiyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştireceği helikopter ihalesinin en büyük taliplilerinden birisi, bir Fransız şirketi olan Eurocopter’dir. Uzay sanayi yatırımlarımızı dikkatle izleyen ve ihaleleri kovalayan en hevesli şirket yine bir Fransız şirketi olan Arianespace’tir.
Yani ne Ermeniler haklıdır, ne de Fransa adalet peşindedir. Fransa her zaman olduğu gibi ekonomik ve siyasi menfaatleri peşinde koşuyor, Ermenileri de maşa olarak kullanıyor. Önemli olan bu durum karşısında bizim ne yaptığımız ve ne yapmamız gerektiğidir.”