İşte Necati Güngör'ün Çığlıkta yer alan yazısı....
Bizim toplumun aşina olduğu tiptir “eli alçılı
adam.”
Hep kendi pişmanlıklarıyla yaşar ve onlarla savaşır.
Eli, aklından bağımsız çalıştığı içindir ki;
Tüm hatalarını eline yükler ve elini cezalandırır.
“Elim kırılsaydı” diye hayıflanan ses onun sesidir.
Eli, duygularına, tepkilerine, hırslarına ayarlıdır.
Hata üstüne hata yapar.
Hata yaptıkça el bir daha kırılır;
Bir daha alçıya alınır.
Eli alçılı adamın değişmez kaderidir bu.
Peşinden koştuğu adamı aklıyla değil, endamıyla değerlendirir.
“Ayakkabısını başkan Buş’un burnuna dayaması” onun için
yeterlidir.
Bir de; “salına salına” yürüyüşü.
Başka ülkelerin liderlerine “tepeden” bakışı…
Bunların hepsi eli alçılı adamın takdir hanesindedir.
Gözü başka şeyleri görmez.
Bilgisizmiş,
Yetersizmiş,
Kayırmacıymış,
Yolsuzlukların adamıymış,
Cevabı hazırdır eli alçılı adamın: “Başkaları da yapmadı mı?”
Elindeki kırığın acısı ve pişmanlığı geçmeden,
Başka bir hataya yönelir.
İşsizdir,
Güçsüzdür,
Hakkı yenir,
Lokması çalınır;
Ama o hala mutlu addeder kendini.
Başlıca gıdası ve varlık sebebi pişmanlıklarıdır.
Her defasında elini kırar da, aklına danışmayı bir defacık
akletmez.
Etrafınıza bir bakın;
Dertler arttıkça,
Zamlar yağdıkça,
Yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk,
Kurşun gibi çöktükçe toplumun üzerine…
Çoğalır eli alçılı adamlar.
“Eli alçılı” adamların çoğaldığı bir toplumun
Eli kamçılı” adamlara teslim olması
Kaçınılmaz sondur.
Eli alçılı adamların ülkesinde
Eli kamçılı adamın zuhur etmesi
Beklenen bir olaydır