Sanat tarihçisi Doç. Dr. Haldun Özkan, “Erzurum Anadolu’nun en zengin vakıf şehirlerinden biridir.” dedi. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haldun Özkan, Erzurum’un Osmanlı dönemindeki vakıf sahiplerinin eserleri ile şekillenmiş bir şehir olduğunu söyledi.
//ERZURUMLULUK RUHU VE VAKIFLAR
Erzurum’da isimleri bilinen ve yine unutulmuş çok sayıda vakıf sahibinin bulunduğunu anlatan Özkan, vakıfların Erzurum’da ve Türk İslam aleminde bir yaşam tarzı haline geldiğini söyledi. Toplumda büyük bir öneme sahip olan vakıfların insan saadeti, dünya imarı ve Allah rızasını kazanmak için hayırsever kişiler tarafından kurulduğunu kaydeden Özkan, bu üç temel üzerine kurulan vakıfların, yoksulların bakımından ordunun ihtiyaçlarına, gece kandillerinden çevre temizliğine kadar, birçok alanda hizmet verdiğini dile getirdi. Özkan, vakıfların bugünkü birçok kurum ve kuruluşun yaptığı görevi tek başına üstlenen yapılanmalar olduğunu ifade eden Özkan, özellikle de Erzurum’un vakıf eserleri ve sahipleri açısından çok büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti.
//ERZURUM’DAKİ VAKIF SAHİPLERİ VE GERİDE BIRAKTIKLARI ESERLER…
Erzurum’daki vakıf eserleri ve sahipleri hakkında bilgiler aktaran Doç. Dr. Özkan, Derviş Ağa, Bektaş Ağa; Hacı Mehmed, Hacı Ali Ağa, Hacı Cafer, Hacı Mustafa Ağa ve İlyas Ağa gibi isimlerin, bıraktıkları vakıflarla unutulmaması gereken şahsiyetler arasında olduğunu dile getirdi. Doç. Dr. Özkan, Erzurum’daki vakıf sahipleri ve bıraktıkları eserleri ise, şöyle sıraladı: “Derviş Ağa; 3 Cami 3 Han, 3 Hamam, 1 Köprü, 1 Türbe, 2 Çeşme, Su Yolları, Dükkanlar, Devehane ve Bahçeler bağışlamıştır. Bektaş Ağa; 1 Mescid,1 Medrese, 1 Köprü, 2 Çeşme yaptırmıştır. Hacı Mehmed; Su Yolları, 60 çeşme, 2 Mescid, Namazgâhlar, Abdesthaneler, Tuvaletler, Han Odaları ve 142 Dükkan bağışlamıştır. Hacı Ali Ağa; 3 Ev, 1 Berber Dükkanı, 2 Alaftar Dükkanı, 2 Attar Dükkanı, 1 Eskici Dükkanı, 2 Külekçi Dükanı, 3 Kuyumcu Dükkanı, 2 Zenbilci Dükkanı, 1 Terzi Dükanı, 1 Börekçi Dükkanı, 1 İbrikçi Dükkanı, 2 Kavaf Dükkanı, 1 Oturakçı Dükkanı, 1 Devehane, 2 Merek, 3 Kahvehane, 1 Han bağışlamıştır. Tıpkı bunlar gibi Hacı Cafer, Hacı Mustafa Ağa, İlyas Ağa da, diğerleri gibi çok sayıda bıraktıkları vakıflarla unutulmaması gereken çok özel şahsiyetler arasında gelirler. Ne yazık ki bu büyük hayır sahiplerinin ne isimleri ne de eserleri Erzurumlular tarafından hemen hiç bilinmemektedir. Oysaki bu hayır sahiplerinin bağışladığı vakıflarla, dini ve ahlâki açıdan toplumun yararlandığı her türlü hizmet sürekli ve kesintisiz bir şekilde devam ettirilmiştir.”
//İŞTE VAKIF BEDDUASI
İslâm hukukunda geniş bir yer tutan vakıflar ile ilgili düzenlemelerde, vakfeden kişi, vakfedilen eşya ve vakfın korunup devam ettirilmesi konularında büyük teşvikler getirildiğini vurgulayan Doç. Dr. Özkan, bunların ihlali durumunda ağır müeyyideler konulduğunu ise, örneğini verdiği şu “Vakıf Bedduası” ile açıkladı: "Allaha ve ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan hazreti peygamberi tasdik eden, sultan, emir, bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üslenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkarlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün. Malik onların isteklisi, zebaniler destekçisi ve cehennem nasibi olsun.”
//VAKIFLARIN ORTAM AMACI
Türk-İslam dünyasında son derece ehemmiyetli olan vakıfların, yapılış gayesi ve gördükleri hizmetler açısından çeşitlilik gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Özkan, devletin bugün yapmakta olduğu birçok hizmetin, geçmişte vakıflar tarafından karşılandığına dikkati çekerek, “Selçuklu ve Osmanlı döneminde, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu hemen her konudaki kamuya yönelik hizmetler, vakıflar tarafından yürütülmüştür. Vakıf, muhtaç ve fakirleri sefaletle yüz yüze bırakmamak için, insan şeref ve haysiyetine yaraşır bir hayat sağlamak üzere kurulan bir müessesedir. İnsanları vakfa iten sebeplerin başında ölümsüzlük duygusu gelir. Bazı insanlar doğar, büyür ve ölürler. Bazı insanlar ise doğar, büyür fakat ölmez, eserleriyle, hizmetleriyle gönüllerde yaşarlar. İşte ölümsüz insanların başında bu vakıf eserlerini bizlere bırakanlar gelmektedir” dedi.