Hilmi Özkök, Milliyet Gazetesi Yazarı Fikret Bila'ya konuştu:
Kalede olmadan gol kurtarmak
Hilmi Özkök Paşa dikkatiyle tanınan bir komutandır. Ağzından çıkan her söz mutlaka iyi tartılmış, ölçülüp biçilmiştir. Özkök Paşa’nın bu özeni, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara verdiği ifadede de görülüyor.
“Kayıtlı” sözcüğü
Örneğin, daha önce MİT’in kendisine Ergenekon örgütlenmesiyle ilgili olarak bilgi ve belge ilettiği açıklanmış ancak bir sonraki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay kayıtlarında böyle bir belgenin olmadığını açıklamıştı.
Özkök Paşa’nın, Ergenekon soruşturmasının 3. iddianamesinde, savcıların sorusu üzerine “Ergenekon olarak sözü edilen örgütle ilgili arşivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmediğini, bilgi, belge ve duyumların resmi delil mahiyetinde olmadığı”nı söylediği yer alıyor.
Burada Özkök Paşa’nın “kayıtlı bir evrak verilmedi” ifadesi ile “resmi delil mahiyetinde olmayan” ifadesini özellikle kullandığını görüyoruz. Bu ifadeler dönemin Genelkurmay Başkanı olarak bu bilgi ve belgelere neden resmi işlem yapmadığını da açıklıyor.
Öğreniyoruz ki, dönemin MİT Müsteşarı, Ergenekon soruşturmasına esas olan ve büyük ölçüde Tuncay Güney’in ifadelerine dayandırılan bilgi ve belgeyi Genelkurmay Başkanı’na kayıttan geçirerek, resmi bir evrak biçiminde sunmamış. Büyük olasılıkla elden ve gayri resmi biçimde vermiş. Bu yöntem başlangıçta MİT’in de elde ettiği bilgi ve belgeyi resmi kayıtlara geçirmeye gerek görmediğini veya bu ölçüde önemsemediğini gösteriyor. Nitekim, tartışmalar büyüyünce, MİT Müsteşarlığı, söz konusu bilgi ve belgelerde yer alan “Ergenekon şeması”nın MİT tarafından düzenlenmediğini açıklamak gereği duymuştu.
Yine öğreniyoruz ki, MİT müsteşarları, Genelkurmay Başkanı’na üç yöntemle bilgi sunuyorlar: Bazen elde ettikleri duyumları sözlü olarak aktarıyorlar, bazen gayri resmi olarak bilgi ve belge getiriyorlar, bazen de önce kendi kayıtlarına geçirdikleri bilgi ve belgeleri yine kayıtlı biçimde sunuyorlar. Kayda geçirilerek, resmi yoldan sunulan bilgi ve belgelere Genelkurmay da resmi muamele yapıyor.
Keyfi yetki kullanımı
Özkök’ün MİT’in gayri resmi olarak sunduğu Ergenekon bilgi ve belgeleriyle ilgili hareket tarzını, yine kendisine ulaşan ancak resmiyet kazanmamış ve delil niteliği taşımayan “darbe duyumları”nda da izlediğini görüyoruz.
Özkök Paşa’nın gerek MİT’ten gelen Ergenekon örgütü iddialarına ilişkin bilgiler, gerek darbe söylentileri karşısında resmi işlem yapmaması veya soruşturma açmamasının, yetkisini keyfi olarak kullanmama dikkatinden kaynaklandığı anlaşılıyor.
Kalede olmadan gol kurtarmak
Özkök Paşa, özellikle çetrefil konulardaki sorulara, kolay anlaşılmasını sağlamak için atasözlerini, halk deyişlerini kullanarak yanıt verir. Özkök’ün “Kasaptaki ete soğan doğramam” sözü bunlardan biri olarak, literatürde yer tuttu.
“Madem darbe planları hakkında bilginiz vardı niye komutanlar hakkında soruşturma açmadınız?” eleştirilerine karşı, yakın çevresine aynı yöntemle yorum yaptığı bilgisi kulislere yansıdı. Bu eleştiriler karşısında Özkök Paşa’nın yakın çevresine verdiği yanıt özetle şöyle ifade ediliyor:
“Kalede olmayanlara gol kurtarmak kolay geliyor. Televizyondan, yenilmiş golü kurtarmak kolay. Hani maçlardan sonra televizyona çıkan yorumcular, golü yemiş kaleciyle ilgili olarak, ‘ben olsam şöyle yapardım, eğer böyle yapsaydı gol olmazdı’ gibi yorumlar yapıyorlar ya da maçta atılamamış golü bir güzel atıyorlar ya, işte bu eleştiriler de onun gibi.”
Ve şunu eklediği de kaydediliyor:
“Bizim yürüttüğümüz görevleri yürüten insanların teenniyle hareket etmesi gerekir.”