Türkiye Kamu-Sen Erzurum Kadın Kolları Başkanı Meryem Mutlutürk 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Biz kadınlar hem eş hem anne aynı zamanda çok iyi de idareci ve siyasetçi ola biliriz. Yeter ki önümüzdeki engelleri kaldıra bilelim. Engelleri kaldırmak için de desteklenmemiz lazım. Kadını sadece evde iş gören eşine hizmet eden çocuğuyla ilgilenen birey olarak düşünmeyelim.” dedi.
KAMUSEN ARAŞTIRMASI
8 Mart Dünya Kadınlar Gününün tüm dünya kadınlarının kutladığı uluslararası bir gün olduğunu dile getiren Mutlutürk, “Türkiye’de de bu günü "Dünya Kadınlar Günü" adıyla kutlamaktadır.1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı'nı ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ı tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Türkiye dede 8 Mart dünya kadınlar günü ilk kez 1921 yılında başlandı
Türkiye’de sivil toplum kuruluşları (STK) kadın haklarını ciddi biçimde ele almaktadır. Kadına karşı şiddeti sadece (STK) olarak değil toplum olarak ele almamız gerekir diye düşünüyorum. Türk toplumunda kültür olarak algılanan kadına şiddeti adet halinden ivedilikle sonlandırmalıyız. Kadınların sayısı yasama organlarında artırılmalıdır ki kadınlar haklarını savuna bilsinler. (Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak.) siyasetteki kadın kotası kaldırılmalı. Kadınların siyasetteki yolu açılmalı. Başarılı kadınlarımızın siyasete atılması gerekir. Ancak o zaman kadın haklarını daha iyi savuna biliriz. Kadınlarımız erkeklerin ağzı olmamalı kendi hür iradesiyle hak ve hukukunu aramalıdır. Kadın olarak önceliklerimiz var bunlarda eş olmak anne olmak. Biz kadınlar hem eş hem anne aynı zamanda çok iyi de idareci ve siyasetçi ola biliriz. Yeter ki önümüzdeki engelleri kaldıra bilelim. Engelleri kaldırmak için de desteklenmemiz lazım. Kadını sadece evde iş gören eşine hizmet eden çocuğuyla ilgilenen birey olarak düşünmeyelim. Onlarında hizmet almaya ve ilgiye ihtiyaçları olduğunu unutmayalım. Sağlıklı ve mutlu bir kadın her şeyin üstesinden gelir” diye konuştu.
KADINA KARŞI ŞİDDET
Kadına karşı şiddetin dünya geneli verilerini değerlendiren Mutlutürk, “Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur. Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır. Fuhşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolardır. Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır. En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suiistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suiistimal şeklidir” dedi.
ÇALIŞAN KADINLARIN SORUNLARI
Kamu-Sen tarafından Türkiye genelinde yapılan anketle ilgili açıklamalarda da bulunan Mutlutürk şunları söyledi; ”Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Trabzon, Erzurum, Eskişehir, Antalya, Diyarbakır, Van ve Kayseri il merkezlerinde MEB merkez teşkilatı, taşra teşkilatı, İlköğretim, Ortaöğretim, Yükseköğretim ve Kredi Yurtlar Kurumunda çalışan kadınları kapsayan anket çalışmasına 994 kişi katılmıştır. Katılımcıların yüzde 68,7’si evli, yüzde 31,2’si bekârdır. Ankete katılan kadın eğitimcilerin, yüzde 33,3’ünün iki çocuğu, yüzde 24,5’inin bir çocuğu, yüzde 5,3’ünün üç çocuğu var iken, yüzde 36,2’si çocuk sahibi değildir. Ankete katılanların yüzde 45’i yükseköğretimde, yüzde 24,2’si ilköğretimde, yüzde 16’sı ortaöğretimde, yüzde 9,7’si Bakanlık merkez teşkilatında, yüzde 4,6’sı da Yurt-Kur’da çalışmaktadır.
KADIN EĞİTİMCİLER
Çalışma hayatında kadınların sorunlarını araştıran sendikamız, çok önemli verilere ulaşmıştır. Öncelikle kadın eğitimcilere çalışma hayatının evliliğe etkileri konusunda ne düşündüklerini sorduk. Buna göre, ankete katılanların yüzde 58’i kendini ekonomik yönden güvencede hissettiğini, yüzde 10,8’i kendi ailesi, eşinin ailesi ve çocuklarından saygı gördüğünü, yüzde 8,4’ü aile içi kararlara daha fazla katıldığını, yüzde 19,6’sı da çalışma hayatının evliliğe etkisi konusunda yukarıdaki tüm maddelere katıldığını belirtmiştir. Bu soruya diğer cevabı verenlerin oranı yüzde 3,2’dir.
ERKEK HEGEMONYASINDAN ŞİKÂYET
Ankete katılanlara kadınların toplumsal hayatta karşılaştıkları en önemli sorunları sorduk. Buna göre; ankete katılanların yüzde 38,6’sı “erkek hegemonyası” (baskınlığı, üstünlüğü), yüzde 11,5’i “cinsiyet ayrımcılığı”, yüzde 10,2’si “şiddet ve taciz”, yüzde 9,4’ü “eğitim-öğretim imkânlarından yeteri kadar yararlanamamak”, yüzde 7,6’sı “çalışma hayatında orta/üst düzey yönetici olamamak”, yüzde 7,5’i “yetersiz kadın istihdamı”, yüzde 6.5’i “hepsi”, yüzde 1,8’i “diğer” cevabını vermiş, yüzde 6.7’si de birden çok değişik görüş ifade etmiştir. Birden çok değişik görüş ifade edenlerin erkek hegemonyası, cinsiyet ayrımcılığı, şiddet ve taciz görüşlerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
ÇALIŞMA HAYATINDA AYRIMCI TUTUM VE DAVRANIŞLAR
Kadın eğitimcilere, “Kadın olarak çalışma hayatında yaşadığınız en büyük sorun nedir?” diye sorduk. Buna göre; ankete katılanların yüzde 32,7’si “ayrımcı tutum ve davranışlar”, yüzde 30,8’i “çalışma saatleri ve koşulları”, yüzde 18,4’ü “mesleki yükselme ve terfilerde yaşanan sorunlar”, yüzde 5,9’u “sözlü, fiziki taciz, baskı ve dayatmaya maruz kalma”, yüzde 2,6’sı “sözlü ve fiziki şiddet”, yüzde 2,9’u da “diğer” cevabını verirken, yüzde 5,4’ü de birden çok değişik görüş ifade etmiştir.
KADIN ÇALIŞANLARIN KENDİNİ GÖSTERME İMKÂNI
Ankete katılanların yüzde 16,1’i çalıştığı birimde kendini gösterme imkânının diğer çalışanlarca bilinçli olarak engellendiğini, yüzde 83,9’u ise çalıştığı birimde kendini gösterme imkânlarının diğer çalışanlarca bilinçli olarak engellenmediğini ifade etmiştir. Kadın çalışanların yüzde 11,3’ü görev yaptıkları birimde idarecilerin kasıtlı olarak rencide edici tavırlar sergilediğini, yüzde 88,7’si ise sergilemediğini söylemiştir.
Kadın çalışanların yüzde 24,3’ü “kadın” olduğundan dolayı diğer çalışanların iletişime bilinçli olarak kapalı olduğunu, yüzde 75,7’si ise “kadın” olduğundan dolayı diğer çalışanların iletişime bilinçli olarak kapalı olmadığını ifade etmiştir.
Kadın çalışanların yüzde 15,6’sı “kadın” olduğu için işyerinde varlığının görmezden gelindiğini ya da fikirlerini beyan etmesinin engellendiğini düşünürken, yüzde 84,4’ü “kadın” olduğu için işyerinde varlığının görmezden gelindiğini ya da fikirlerini beyan etmesinin engellenmediğini söylemektedir.
Kadın eğitim çalışanların yüzde 10,9’u kadın olduğu için aile ve akraba çevresinde varlığının görmezden gelindiği ya da fikirlerinin engellendiğini ifade ederken, 89,1’i varlığının görmezden gelinmediğini ya da fikirlerinin engellenmediğini belirtmektedir.
EVDE BASKI VE AYRIMCILIK
Kadın çalışanların yüzde 53,2’si toplumsal hayatta baskı/ayrımcılık yapılmadığını düşünmektedir. Kadın çalışanların yüzde 19,2’si kurumda, yüzde 14,5’i sokakta, yüzde 9,6’sı evde, yüzde 2.5’i de kurumda- sokakta baskı/ayrımcılık yapılmakta olduğunu ifade etmişlerdir.
ANKETE KATILAN KADIN ÇALIŞANLARIN YÜZDE 57.3’Ü İŞYERİNDE PSİKOLOJİK ŞİDDETE UĞRADIĞINI BELİRTİYOR
Kadın çalışanların yarısından fazlası kendisine karşı psikolojik şiddete başvurulduğunu düşünmektedir. “Psikolojik şiddet size ya da diğer çalışanlara en çok kim tarafından yapılmaktadır?” sorusuna ankete katılanların yüzde 42,6’sı “hiç kimse bu tür tavırlar sergilemiyor” derken, yüzde 37’si “idareciler”, yüzde 13,5’i “aynı düzeydeki çalışanlar” cevabını vermiştir. Bu soruya birden çok değişik görüş ifade edenlerin oranı ise yüzde 6,8 düzeyindedir.
İŞYERİNDE PSİKOLOJİK BASKI
“Kurumda hissettiğiniz psikolojik baskı nedeniyle işe gitmek istemediğiniz günler oluyor mu?” sorusuna ankete katılanların yüzde 37’si “evet” derken, yüzde 63’ü “hayır” cevabı
Ankete katılanların yüzde 19,4’ü başarılarının küçümsenip sözünün kasıtlı olarak kesilmekte olduğunu düşünürken, yüzde 80,6’sı başarılarının küçümsenip sözünün kasıtlı olarak kesilmekte olduğunu düşünmemektedir.
SÖZLÜ YA DA FİZİKİ TACİZ
Kadın çalışanların yüzde 15,8’i görev yaptığı birimde sözlü ya da fiziki tacize maruz kaldığını, yüzde 84,2’si ise görev yaptığı birimde sözlü ya da fiziki tacize maruz kalmadığını belirtmektedir.
Fiziki ya da sözlü tacize maruz kaldığını belirten kadın eğitim çalışanlarına, “Bu davranışa kim tarafından maruz bırakıldınız?” sorusunu yönelttik. Buna göre, yüzde 55,5’i idareciler, yüzde 14,5’i öğrenciler, yüzde 11’i öğretmenler, yüzde 8’i veliler tarafından fiziki ya da sözlü tacize maruz kaldığını belirtmiştir. Bu soruya “diğer” cevabı verenlerin oranı ise yüzde 11’dir.
Kadın çalışanların yüzde 9’u aile hayatında herhangi bir şekilde fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade ederken, fiziksel şiddete maruz kalmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 91’dir. Fiziksel şiddete maruz kaldıklarını belirtenlere, “Kim tarafından fiziksel şiddete maruz kaldınız?” sorusunu sorduk. Buna göre; ankete katılanların yüzde 42,1’i eşi, yüzde 32,7’si kendi akrabaları, yüzde 11,2’si eşinin akrabaları, yüzde 3,7’si çocukları tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Bu soruya diğer cevabı verenlerin oranı yüzde 10,3’tür.
“EVDE HER İŞ ORTAK YAPILMALIDIR” GÖRÜŞÜ
Kadın çalışanlara “Evdeki sorumluluk paylaşımı konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusunu yönelttik. Buna göre; ankete katılanların yüzde 50,2’si “her iş ortak yapılmalıdır” derken, yüzde 29,9’u erkeğin ve kadının yapacağı işlerin farklı olduğunu düşünmekte, yüzde 16’sı “kadın yapamayacak durumda olduğunda erkek yapmalıdır”, yüzde 2,6’sı da “ev işleri tamamen kadınlara aittir” görüşlerini ifade etmişlerdir. Bu soruya “diğer” cevabı verenlerin oranı yüzde 1,3’tür.
Çalışan kadınların evdeki iş bölümünden memnuniyet düzeyleri ise şöyledir: Ankete katılanların yüzde 63,5’i memnun olduğunu, eşinin kendi rollerini yerine getirdiğini ifade etmiştir. Kadın eğitimcilerin yüzde 29’u memnun olmadığını, bütün işleri kendisinin yaptığını ifade etmiştir. Diğer cevabını işaretlerin oranı ise yüzde 7.5’tir.
Ankete katılanlara aile içinde kararlara katılım durumlarını sorduk. Buna göre ankete katılanların yüzde 78,9’u “ortak hareket ederiz”, yüzde 8,4’ü “kararları ben alırım, ancak eşime de danışırım”, yüzde 7,1’i “bütün kararları ben alırım”, yüzde 4,1’i “ev içi meselelerde eşim karar verir ama diğer kararlara karışmaz”, yüzde 1,5’i de “diğer” cevabını vermiştir.
TARTIŞMAYA YOL AÇAN KONU GİYİM-KUŞAM HARCAMALARI
Ankete katılanlara aile içinde en çok tartışmaya yol açan konuları da sorduk. En çok tartışmaya yol açan konular; yüzde 29,7 giyim kuşam harcamaları, yüzde 21,7 eğlence, dinlenme, tatil harcamaları, yüzde 14,4 elektrik su gaz gibi sabit giderler konusudur. Bu soruya “diğer” (çocukların ihtiyaçları, gereksiz harcamalar, iş paylaşımı, karşılıklı anlayış eksikliği, birbirini anlamama…) cevabını verenlerin oranı ise yüzde 20 düzeyindedir. Yeme içme (yüzde 4,1) ve eğitim (yüzde 3,9) gibi ailenin asli ihtiyaçlarına ilişkin giderlerin aile içerisinde oldukça düşük düzeylerde tartışma konusu yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu soruya “hepsi” cevabı verenlerin oranı yüzde 3,4 iken, yüzde 2,7’si de “giyim kuşam- eğlence, dinlenme, tatil harcamaları” cevabını vermiştir.
ANKETE KATILANLARIN YÜZDE 49,7’Sİ SENDİKALARA ÜYE.
Ankete katılan kadınların yüzde 49,7’si sendikalara üye iken, yüzde 50,3’ü sendikalara üye olmadığını ifade etmiştir. Ankete katılanların yüzde 25’i üye olduğu sendikanın yönetim organında yer almak istediğini belirtirken, yüzde 75’i bu yönde bir istediği bulunmadığını ifade etmiştir. “
Mutlutürk, kadın çalışanların toplumsal, aile ve çalışma hayatında birçok sorunu bulunduğunu belirterek, “Atatürk, Türk kadınına çok önemli kazanımlar sağlamıştır. Ancak bugün geldiğimiz noktada kadınlarımızın birçok sorunu bulunmaktadır. Kadın sorunlarının ortadan kaldırılması için öncelikle kadın-erkek ayrımcılığına son verilmesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın istismarının önlenmesi, eğitime gereken önemin verilmesi, kız çocuklarının okullaşma oranlarının artırılması, kadın istihdamının artırılması, kadının çalışma hayatında etkin olmasının sağlanması, kadının karar mekanizmalarında yer alması ve siyasal hayata katılımının sağlanması gerekmektedir. Bunları gerçekleştiremediğimiz sürece kadınlarımız, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü buruk kutlayacaktır. ” diye konuştu.