Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cezayir'de 1945'ten itibaren nüfusun yüzde 15'inin Fransızların katliamına uğradıklarını belirterek, "Bu bir soykırımdır. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, bu soykırımı bilmiyorsa gitsin babası Sarkozy'e sorsun" dedi.
Başbakan Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in ev sahipliğinde Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen "Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı"na katıldı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 14 ülkenin kadın ve insan haklarından sorumlu bakan ve yetkilileri de konferansta hazır bulundu.
DEĞİŞİM SÜRECİ
Konferansın açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, Tunus, Fas, Libya ve Mısır gibi ülkelerde değişimin fitilini kadınların ateşlediklerini belirterek, kadınların değişime önayak olduklarını söyledi. Değişim sürecinin acısını, çilesini kadınların çok yakından hissettiklerini anlatan Erdoğan, "Gerekirse yerlerde sürüklendiler ve kendilerine cop sallayanlara karşı onlar yerlerde yüreklerini ortaya koydular. Mücadelelerinden dolayı her birini tek tek kutluyorum. On yıllardır çile çeken savaşların, çatışmaların
ölümlerin acısını yüreklerinde taşıyan Afganistanlı, Suriyeli hanım kardeşlerimi de selamlıyorum. Elbette ki Filistin'in kadınlarını, Filistin'in içinde Gazzeli hanım kardeşlerimi özellikle selamlıyorum. Filistin'in kadınları yarım asırdan uzun bir süredir çok ağır bir imtihandan geçiyorlar. Filistinli kadınların onurlu ve gururlu mücadelesi sadece Filistin ve İslam dünyasına değil, tüm dünya kadınlarına örnek teşkil ediyor" diye konuştu.
"BEN AYAĞININ ALTINI ÖPECEĞİM ANNEDEN MAHRUMUM"
"Cennet annelerin ayakları altındadır" diyen Erdoğan, "Ben ayağının altını öpeceğim anneden mahrumum. Sizlerde mahrumsunuz birçoğunuz" şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan, insan öldürmenin, insana şiddet uygulamanın, insan haklarından mahrum etmenin, ırkçılık ve ayrımlılığın çok kesin bir şekilde reddedildiğini ve şiddetle lanetlendiğini herkesin çok iyi bildiğini, ancak bilinenle, görülen ve şahit olunanlar arasında çok büyük bir uçurum olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, Bosna'da kadınlar toplu halde işkencelere maruz kaldığında da, Filistin'in kadınlarına reva görülen insanlık dışı saldırılar karşısında da seslerini yükselttiklerini belirterek, şöyle devam etti:"Irak'ın kadınlarına yapılanlar karşısında hepimiz irkildik, üzüldük, gözyaşı döktük. Ancak Afganistan'da, Somali'de, Irak'ta, Suriye ve Mısır'da bizzat kendi devletleri, kendi din kardeşleri tarafından zulme, işkenceye, haksızlığa maruz kalan kadınlar karşısında çok daha fazla müteessir olduk. İsrail askeri Filistinli kadınları çocuklarının gözü önünde aşağılarken, hatta öldürürken, yerlerde sürüklerken duyduğumuz öfkeyi, Tahrir Meydanı'nda tekmelerle, dipçiklerle dövülen hanım kardeşimiz için bu acıyıduymuyorsak hep birlikte kendimizi sorgulamak zorundayız. Bunu seslendirdiğimiz zaman kendi ülkemden de, dünyanın değişik yerlerinde de 'Türkiye niçin bizim iç işlerimize karışıyor' ifadelerini duymak ayrı bir zillettir, ayrı bir alçaklıktır. Siz bir kadını dipçiklerle bu şekilde dövemezsiniz. Hele hele savunmasız insanlara bu şekilde yaklaşamazsınız. Dikkat edin yabancılar tarafından değil, bizzat kendi insanı komşuları, kendi dindaşları tarafından sokakta, pazarda, camide topluca katledilen Iraklıerkekler ve kadınlar nedeniyle özeleştiri yapmak zorundayım. Siirt'te, Batman'da, Bitlis'te, Ankara Kumrular Sokak'ta, İstanbul'da bir belediye otobüsünde katledilen kızlar, karnında çocuğuyla öldürülen hanımlar, çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine atlayan kadınlar için de sesimizi, tepkimizi yükseltmek zorundayız."
İslam coğrafyasını yoksulluğa mahkum eden, kendisi için hak olarak gördüğü demokrasiyi başka toplumlar için lüks görenleri eleştirmeye devam edeceklerini belirten Erdoğan, ırkçılığı ve ayrımcılığı da şiddetle eleştireceklerini söyledi. Erdoğan, "Elbette Afrika'nın Ortadoğu'nun kaynaklarını talan etme hırsı içindeki çevreleri eleştireceğiz. Yoksulluk kan gözyaşı acı bu toprakların bizim ortak coğrafyamızın değişmez kaderi asla değildir. Böyle zengin bir tarihe böyle insan odaklı sevgi odaklı medeniyetesahip olanları kadın hakları konusunda da en ideali en mükemmeli yakalamak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Biz dünyaya insanlığa örnek teşkil eden bir değerler mazlumesini ve tecrübeye sahip. Çünkü bizim dinimiz e onların haklarını dikkate İslam kelime anlamı itibariyle barıştır. O barış dinin mensupları olarak bizler dünyaya tüm insanlığa örnek olmak zorundayız. Bu değerler manzumesini hayata geçirmek tarihi tecrübemizden yola çıkarak insan haklarında da kadın hakları üzerinde de en iyi standartları yakalamak zorunayız. Son dönemde Kuzey Afrika'da ardından Ortadoğu'da yaşanan büyük değişimleri bu noktada ümit verici gördüğümü ifade etmek istiyorum. Kadınların ön sıralarda olduğu bu değişim hareketi Yasemin devriminden tutunuz Arap baharına kadar inşallah zarafetin nezaketin şefkatin egemen olduğu yeni bir dünyanın kapılarını hepimiz için ağırlayacaktır diye düşünüyorum. Dün Fransa ulusal meclisinde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir yasa teklifi oylandı ve kabul edildi. Öyle bir toplantıda şimdi
Fransa'ya geçmek doğrumudur diye düşünen kardeşlerim olabilir. Ama bunu ortak bir mesel olarak gördüğüm için burada gündeme getiriyorum" dedi.
"SARKOZY TEHLİKELİ OYUNLAR OYNAMAKTAN KAÇINMAMAKTADIR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Meclisi'nde dün kabul edilen sözde soykırımın inkarını cezalandıran yasa teklifine de değindi. Fransa yönetimini sert sözlerle eleştiren Erdoğan, "Ayrımcılığın, ırkçılığın bu dünyada nerelerden neşet ettiğini, nerelerde hala varlığını koruduğunu bilmek bakımından bunu söylemeyi kendim için görev telakki ediyorum. Dün bu konuya yönelik değerlendirmelerimizi yaptık ve Fransa'ya yönelik uygulayacağımız bazı tedbirleri açıkladık. Fransa'da yapılan oylama ki bugünFransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var. Fransa ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak bu tavır ortaya koymuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türk ve Müslüman düşmanlığı üzerinden seçim kazanma hırsı içine girmiştir. Böyle tehlikeli oyunlar oynamaktan da ne yazık ki kaçınmamaktadır" diye konuştu.
Cezayir'de 1945'ten itibaren tahminen nüfusun yüzde 15'inin Fransızların katliamına uğradıklarını anlatan Erdoğan, Sarkozy'ye seslenerek, "Bu bir soykırımdır. Cezayirliler fırınlarda toplu olarak yakıldı, acımasızca şehit edildi. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, bu soykırımı bilmiyorsa gitsin babası Sarkozy'e sorsun. Babası Sarkozy, 1940'larda Cezayir'deki Fransız lejyonunda askerlik yaptı. Eminim ki oğluna Cezayir'deki Fransız katliamı hakkında söyleyecek çok sözü vardır" dedi.
OSMANLI HOŞGÖRÜSÜ
Başbakan Erdoğan, Sarkozy'e başka bir hatırlatmada da bulunarak, 1492 yılından itibaren, yani 15. yüzyılın sonlarından itibaren binlerce Musevi ailenin İspanya'dan engizisyondan kaçarken Osmanlı Devletine sığındığını söyledi. Erdoğan, "Bunu söylediğimizde bazı Museviler bundan rahatsız oluyorlar 'iki de bir neden bunu hatırlatıyorsunuz' diye. Tarih bilmiyorsunuz da onun için. Binler Musevi Osmanlı topraklarına, Osmanlının hoşgörüsüne sığındı. Yüzyıllar boyunca da sorunsuz bir şekilde hayat sürdüler. İspanya'dan kaçıp Osmanlı'ya sığınan Museviler bugün Yunanistan'da bulunan Selanik ve çevresine yerleştirildiler. Benedikt Malla, işte Osmanlı sahip çıktığı, kucak açtığı bu Musevilerden biridir. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılında Fransa'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Benanların haklarını dikkate edikt Malla, BUGÜN Fransa Cumhurbaşkanı olan Sarkozy'nin de dedesidir. Sayın Sarkozy, Türkiye'nin tarihinde soykırım bulamadı. Eğer Türkiye tarihine bakarsa, eğer kendi ailesine, aile şeceresine derinliğine bakarsa orada Türkiye'nin, Türklerin yardımından, hoşgörüsünde, şefkatinden başka hiçbir şey görmez ve göremez" şeklinde konuştu.
Konuşması sırasında 1526'da işgal altındaki Fransa'nın tutuklu kralı Francesco'ya, Kanuni Sultan Süleyman'ın gönderdiği mektubu da aktaran Erdoğan, "Burada bir belgeyi göstermek istiyorum. Bu belgeyi Türkiye'yi ziyareti sırasında Sarkozy'e de hediye etmiştim. Ama belli ki okumamış. Bu belge 1526'da işgal altındaki Fransa'nın tutuklu kralı Francesco'ya, Kanuni Sultan Süleyman'ın gönderdiği mektup" dedi.
TARİHİ DELİL
Erdoğan, katılımcılara gösterdiği söz konusu mektuptaki, "Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara taç giydiren, Allah'ın yer yüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in Karadeniz'in Rumeli'nin Karaman'ın, Sivas'ın Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Şam'ın, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, Arabistan'ın ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin padişahi olan Sultan Süleyman Han. Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Francesco'sun.
Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek, esir edilerek hapse atıldığını bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyormuşsunuz. Gönlünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Sadece Allah'ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz. Selim'in oğlu Süleyman. 1526 - İstanbul" ifadelerini okudu.
"SARKOZY ART NİYETLE BAKIYOR"
Sarkozy'nin kendi aile tarihine de baksa, Fransa'nın tarihine de baksa Türkiye'nin yardımından, dayanışmasından ve dostluğundan başka bir şey göremeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Ama maalesef art niyetle bakıyor, ön yargıyla ve oy hırsıyla bakıyor ve görmesi gerekenleri görmekten aciz kalıyor. Bu tehlikeli tutuma karşı Avrupa'yı ve Avrupa Birliği'ni uyarıyoruz, uyaracağız. Bu tehlikeli tutuma karşı Afrika ve Ortadoğu olmak üzere dost ve kardeş ülkeleri uyardık ve uyaracağız. Bu ırkçı ayrımcı İslam karşıtı tutuma yönelik olarak ilk aşamada tedbirlerimiz aldık ve dün açıkladık. Bu tutum devam ettiği sürece bizde aşama aşama tedbirlerimizi alacak kararlılıkla uygulayacağız. Şunu çok açık ifade etmek istiyorum. Benim bu ifadelerim asla Fransız halkına yönelik değildir, benim bu ifadelerim Fransa'daki ayrımcı ırkçı bazı maalesef yönetime karşıdır" şeklinde konuştu.
Erdoğan, 550 kişilik bir parlamentonun içinden 55 kişinin katılımıyla böyle bir oylamanın yapılmasının da çok manidar olduğunu söyledi. 11 kişinin ret verdiği, 30 kişinin de kabul ettiği oylama ile böyle bir netice alındığını anlatan Erdoğan, "Böyle bir sulandırılmış gayri ciddi bir oylama olabilir mi? Eğer yüreğin varsa tüm grubunla parlamentoya girersin ve oylamanı öyle yaparsın. Ama maalesef bunlarda o yürek yok omurga yok. Bunu Avrupa Birliği'nde de Fransa bize böyle yaptı, hala da aynı şekilde
yapıyor. Fakat ne olursa olsun Türkiye Avrupa Birliği ile ne kadar birlik olmak istiyorsa, Avrupa Birliği de Türkiye ile o kadar birlik olmak istediği sürece bir güç ifade edebilir. Aksi takdirde Avrupa Birliği de eksikanların haklarını dikkate kalacaktır. Türkiye eğer bugün medeniyetler ittifakı mücadelesini sürdürüyor ise İspanya ile başlattığı bu yolculukta, şunu bilmeliler ki biz dünya barışına katkı için bu adımı attık ve adres olarak da Avrupa Birliği'ni gösterdik. Ama bunlarda ne yazık ki, bu
anlayış da yok. Hiç endişe etmeyin her şey daha güzel. Türkiye bu güne kadar onlarla buraya gelmedi, Türkiye kendi insanıyla, kadınıyla, erkeğiyle buralara geldi. Bundan sonra da gücünü aynı şekilde katlayarak arttırmaya devam edecektir. Hep birlikte tüm İslam dünyası el ele verelim dünya barışına bu katkıyı sağlayalım diyorum. Çünkü bizde ayrımcılık, ırkçılık olmayacak. Biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik, yaratandan ötürü sevmeye devam edeceğiz" dedi.