Eğitim-Bir-Sen Erzurum 1 No’lu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, yaptığı yazılı açıklamada Toplu Sözleşme Süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erkan Ciyavul, “İlk toplu sözleşme sürecini geride bıraktık. Memur-Sen olarak, toplu sözleşme masasında çalışanların bir sorununu daha çözelim, bir kazanım daha sağlayalım gayretinde iken çalışanların haklarını aramaktan uzak sözde sendikacıların sendikal alanı nasıl kirletmeye kalkıştıklarını hayretle izledik” dedi.
Toplu sözleşme sürecinde onurlu ve cesur mücadelelerinin malum sendikalarca hayretler içinde izlendiğini ifade eden Erkan Ciyavul, “Memurun hakları noktasında CHP’nin dahi yapamadığı muhalefeti Memur-Sen yapmıştır. Muhalefet boşluğunu da doldurmuştur. KESK’in ve Kamu Sen’in hayal bile edemediği sendikacılığı yapmıştır. İşçi sendikaları yüzde 3+3’e razı olurken, Memur-Sen yüzde 4+4’e hayır demiştir. 19 Nisan’dan itibaren toplu sözleşme öncesi başlattığımız eylemlilik süreci 25 Nisan, 27 Nisan ve 15 Mayıs kitlesel eylemler, 23 Mayıs “ek ödeme ve zam yoksa iş de, imza da yok” eylemlerimiz şüphesiz ki sadece hükümeti değil, malum sendikaları da rahatsız etmiştir. Memur sendikacılığında iş bırakma eylemi, sendikacılık tarihinde ilk defa büyük yankı uyandırmıştır” diye konuştu.
“Eğitim-Bir-Sen olarak, ilk defa hükümet ile toplu sözleşme masasına oturduk” DİYEN Ciyavul, daha sonra şunları kaydetti; “Yılların biriken sorunlarını çözmek üzere oturduk, 2001 yılında beri biriken sorunların çözümü için. Oysa yıllarca yetkili olup hiçbir sonuç alamayan sendikaların bıraktıkları sorunlardı bunlar. Önce Eğitim-Sen, sonra Türk Eğitim-Sen’in yetkili olduğu yıllarda bıraktıkları sorunlardı. Bugün bunların 16’sını çözdük. Önemli bir kısmı da çözülmek üzere Danışma Kurulu’na sevk edilmiştir. Bu sorunların hepsi neden bu yıl çözülmedi demek en büyük insafsızlık olur. Bu sorunları çözecek olan yine biziz. Bu söylemleri geliştirenlerin geçmişlerine bakmaları yeterli olacaktır. O dönemde verilen zam oranlarına bakmak gerekir. Oysa biz toplu sözleşme masasında da, hakem kurulunda da mücadelemizi verdik. Toplu sözleşme masasını terk ettik, alanlara indik. Eylemse, eylem dedik. Bir sendikanın yapması gereken her şeyi yaptık. Kısacası biz sorumluluklarımızın gereğini yaptık. Diğer sendikaların kirli propagandalarına rağmen sendikacılık dersi verdik. Yaptığımız mücadeleden sadece hükümet değil, malum sendikalar da rahatsız oldu.
Malum sendikaların üyelerinin; bu sendikaların, emek mücadelesini yozlaştırmalarına, sendikal mücadele alanını kirletmelerine, kendi basit ve ucuz çıkarlarını memurların haklı mücadelesinin önüne koymalarına ve mağduriyetlerinin üzerinden çıkar hesapları yapmaları etik bir politika değildir.
Ülke genelinde süreç yaşanırken İlimizde de benzer şeyler yaşanmıştır. Atatürk Üniversitesinde toplu sözleşme süreci ile ilgili Türk Eğitim Sen Şube yönetimi akademisyenlere cep telefonu mesajı ve mail yoluyla ; “Memur Sen’in Hakem Heyeti üyesi Aydın Başbuğ, masada memuru sattığı ve yine Öğretmenler ve Akademisyenlerin ek ödeme konusunda Memur Senin hiçbir çaba sarfetmediği” propagandası yapılmıştır.
Oysa diğer konfederasyonlarla birlikte Memur-Sen temsilcileri ve Memur-Sen tarafından hakem kuruluna aday gösterilen akademisyen üye de karara karşı muhalefet şerhi düşmüştür. Ama Kamu-Sen, kirli bilgi üreterek, Memur-Sen’in 7’ye karşı 4 oyla kararı imzalandığını kamuoyuna duyurmuştur. Ancak, yalancının mumu gece saat 01.58’de sönmüştür. Eğitim-Bir-Sen olarak, ‘Ek ödeme yoksa, imza da yok’ diyerek mutabakat metnini imzalamadık. Sendikacılık anlayışlarını ve stratejilerini yalan, kışkırtma ve çarpıtma üzerine bina eden Türk Eğitim-Sen, toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde de aynı ilkelerini tatbik etmiştir. Dertlerinin, eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmak olmadığı, bu süreçte Kamu İşveren Heyeti’ne yöneltmeleri gereken tepkiyi Memur-Sen’i ve Eğitim-Bir-Sen’i zor durumda bırakacak yalan ve çarpıtma içerikli bir strateji yürütmeleriyle çok net olarak ortaya çıkmıştır. Eğitim-Bir-Sen olarak ek ödeme mağduriyeti giderilene ve gelir adaleti sağlanana kadar mücadelemiz devam edecektir. Bundan sonraki süreçte sloganımız “Gelir Adaleti Sağlanıncaya Kadar Yüzdelik Zamma Hayır” olacaktır. “