ABDULLAH COŞKUN/İHA
Varoluşundan bu yana afetlerle mücadele eden Afrika Kıtası'nın son yıllardaki en büyük sorunu kuraklığın neden olduğu açlık. Kıtanın doğusundaki dünyanın en fakir ülkesi olarak bilinen ve coğrafi yapısı nedeniyle "Afrika Boynuzu" olarak anılan bölgede bulunan Somali, 3 yıldır tek bir damla yağmur yağmamasıyla kuralıktan en çok etkilenen ülke oldu. Son 5 ayda ülkelerini terk etmek zorunda kalan 400 bin kadar Somalili, çareyi Kenya'daki Birleşmiş Milletlerin Dadaab kampına yerleşmekte arıyor. Somaliler'in aç kalmamak umuduyla çıktıkları yolculuk, ölümlerle sonuçlanan trajedilere dönüşüyor.
Son 3 ayda 30 bin çocuğun öldüğü, açlıkla boğuşan Afrika'nın doğusundaki bölgeye giden İhlas Haber Ajansı'nın muhabiri Abdullah Coşkun'un izlenimleri şu şekilde: "Daha önce Afrika kıtasının bu bölgesine gelmemiştim. Burası Ekvator çizgisinin tam üzerinde. Belgesellerde izlediğim, bugüne kadar varlığından haberdar olduğum ancak vahşi doğada rastlamadığım bir çok hayvanı bu bölgede görme şansım oldu. Buraya İHH İnsan Hakları Yardım Vakfı ve beraberimizdeki 25 gazeteci ile cuma gecesi İstanbul'dan hareket ederek 60 saatlik bir yolcuğun ardundan ulaşabildim. Bölgenin engebeli yolları ve güvenlik riskleri bu kadar uzun bir yolu gelmemize neden oldu. Bölgenin tamamına yakını çöl kumundan oluştuğundan 2 araç değiştirmek zorunda kaldık. Bir aracımız kuma saplandı, diğerinin ise lastikleri paramparça oldu. Ancak 3 gün kadar süren bu yolculukta yaşadıklarımızın aslında hiç bir şey olmadığını Dadaab kampına ulaşınca anladık. Bizim yaşadıklarımız, Son 3 ayda 30 bin çocuğun sadece ve sadece açlıktan ölmesi gerçeği karşısında bir hiç oldu. Somali'ye son 3 yıldır neredeyse yağmur yağmaması kuraklığın en büyük nedeni olsa da, ülkedeki iç çatışmalar ve güvensizlik ortamı da halkın Kenya'ya göçünde büyük pay sahibi oluyor".
UMUTLA GELİP, AÇLIKTAN ÖLÜYORLAR
"Somali'de yıllardır hükümet ile aşırı İslamcı gruplar arasındaki çatışmalara razı olan halk, son kuraklık karşısında boyun bükerek çok sevdikleri ülkelerini terketmek zorunda kalmış. Bu kuraklık öyle ki, 7 kişilik bir ailenin 1 litrelik suyla 20 gün boyunca idare etmesine neden olmuş. Aslında bölge zaten kurak olmasına rağmen, son 3 yıldır tek bir damla yağmurun düşmemesi halkı daha da kötü bir duruma getirerek, açlık kaynaklı ölümlere yol açmış. 2011 yılının başından itibaren etkisini arttıran son kuraklık ile Somali halkı, 1991 yılındaki iç savaş nedeniyle Birleşmiş Milletler'in (BM) Kenya'da kurduğu Dadaab Kampı'na gelmeye başlamış. Haziran ayında göçler yoğunlaşınca BM, 90 bin kişi kapasiteli kampın daha fazla insanı barındıramayacağını açıklaması da Somalilerin karınlarını doyurmak için göç etme umudunu köreltmemiş. 120 kilometrelik yolu aç ve susuz olarak geçmeyi başaranlar, Dadaab kampına ulaştığında da yoklukla karşılaşıyor."
YOLLARDA AÇLIK VE GASP ÖLÜMLERİ
"BM'nin son raporuna göre son 3 ayda 30 bin çocuğa mezar olan bölgedeki ölümlerin yüzde 80'i Somali-Kenya arasındaki yolda meydana geliyor. 120 kilometrelik bu yolu günlerce dayanıksız ve zayıf vücutlarıyla geçmeye çalışan Somalililerin tek sorunu aç kalmak da değil. Çoğu bu kampa ulaşırken, terörist grupların saldırısına uğrayarak zaman zaman ölümlerle sonuçlanan gasplara uğruyor. Açlıkla birlikte bağışıklık sistemlerinin zayıflaması nedeniyle çeşitli hastalıklara yakalanan Somalililerin büyük çoğunluğu ya yollarda ya da uzun uğraşlar sonucu geldikleri Dadaab kampında yaşamını yitiyor. Ölümlerin büyük çoğunluğu açlık kaynaklı olduğundan Afrika Boynuzu diye adlandırılan bölge dünyanın da son dönemde dikkatini çekti. Buraya 25 Türk gazetecinin gelmesi de tarihte bir ilk oldu. Türkiye halkının konuya olan duyarlılığı ve Türk kaynaklı yardım kuruluşlarının bölgedeki aktif çalışmaları bunda büyük pay sahibi oldu."
MÜLTECİ KAMPINDA MEZARLIK
"Dünyanın en büyüğü olmasıyla 1991 yılından beri bilinen Dadaab kampındaki hastalıklar yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Son dönemde etkisini arttıran kuraklık nedeniyle dünyanın gözünü üzerine çeken kapın en acı veren yerleşimi ise mezarlığı. Kamp içinde oluşturulan mezarlığa son 1 ayda çoğu çocuk yüzlerce kişi defnedildi. Ölümcül etkilere sebep olan uyuz, sıtma, kolera ve zatürre gibi hastalıklara karşı herhangi bir koruyucu tedbir de alınamıyor. Etkisini her geçen gün arttıran kuraklıkla günde 1600 kişiyi bünyesine alan mülteci kampındaki her çadırda ayrı bir dram yaşanıyor. BM yetkililerine göre, Afrika boynuzunda yaşanan son 60 yılının en büyük kuraklığı nedeniyle çok acil olarak 1.6 milyar dolara ihtiyaç var. Türkiye'nin de aralarında olduğu 12 ülkeden sürekli yardımlar gelmesine rağmen kalıcı bir çözüm bulunamadığından bölgedeki durum giderek kötüleşiyor. Uluslararası kuruluşlarının yardımları da, kampta ve çevresinde yaşayan insanların sadece 4'te birini karşılıyor. BM yetkilileri her fırsatta tüm ülkelerin bölgeye yardım yapması gerektiğini vurgulayan mesajlar yayınlıyor. Kampta ilerleyen günlerde toplu ölümlerin yaşanmasından endişe duyuluyor."
TÜRK BAYRAĞI HAYAT KURTARIYOR
"Bölgede en zorlu işi üstleneler ise gazeteciler ve yardım kuruluşları oluyor. Hem günlerce aç kalmış insanlara yardım etmeyi üstlenen yardım kuruluşları, hem de 21. yüzyılda açlık ölümlerine neden olan tarihi kuraklığı görüntüleyip dünyanın dikkatini bölgeye çekmek isteyen gazeteciler inanılmaz zorluklarla karşılaşıyor. Uluslararası kuruluşların gıda dağıtımlarında izdihamlar yaşanırken, gazeteciler de taşlanarak bölgedeki terörist grupların hedefi olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Uluslar arası Yardım Kuruluşu İHH gönüllüleri bugüne kadar bölgedeki 100 bin kadar insana gıda ve sağlık hizmeti vererek, Türkiye'nin yardımlarının bölgeyela insanı barındıramayacağını açıklamase ulaştırılmasını sağladığından, bölge halkında Türklere karşı bir sempati var. Normalde düştükleri bu amansız durumu görüntüleyen basın mensuplarına saldırı düzeyinde karşı çıkan kamp sakinleri, Türk olduğumuzu öğrendiklerinde bize saygı ve minnettarlık duygularıyla yaklaşıyor. Biz de bu nedenle araçlarımızın üzerine Türk bayrakları takıyoruz. Ancak mültecilerin bize karşı gösterdikleri samimiyet, güvenlik riskini azaltmıyor. Burada gündüz vakti rehine olaylarının yaşanması nedeniyle kamp içerisinde Kenya askeri basın mensuplarına eşlik ediyor. Ancak bizler burada bulunduğumuz sürede içerisinde araçlarımızda gururla taşıdığımız Türk bayrakları sayesinde ikili ilişkilerde çok fazla sıkıntı yaşamadık. İHH gönüllülerinin bizi bu konuda bilgilendirerek bölgeye gelmemize yardımcı olması burada diğer basın mensuplarına göre daha rahat çalışmamızı sağlıyor. Bölgeye diğer ülkelerden gelen yardım gönüllüleri dahi araçlarına Türk bayrakları asarak bölgede rahatça dolaşıyor".