Uyanık’ın konuşmacı olarak katıldığı programda birey ve toplum hayatında edep konusu ele alındı. Toplum olarak ahlâkî yozlaşmanın en üst seviyeye çıktığını söyleyen Uyanık, bilhassa sosyal medyanın yozlaşmada çok etkin olduğunu ifade etti.
Ümmü Külsüm Uyanık sözlerine şöyle devam etti:
“Toplum olarak, ahlaki yozlaşmanın en üst seviyeye ulaştığı ve bu yozlaşmanın sosyal medya veyazılı-görsel basınla hızla yaygınlaştığı, yalan ve hile, tecessüs ve mahremiyeti ihlal, fitne, fesat ve terör, zina, alkol ve madde bağımlılığının sıradanlaştığı bir dönemden geçmekteyiz. Edepli, hayâ sahibi,vatansever, üretken bir toplumun inşası; özetle milli ve yerli bir neslin yetiştirilmesi için hızla kadim medeniyetimizde mevcut olan kodlarımıza geri dönmemiz gerekmektedir.Çünkü Türk-İslam medeniyetimizinkodlarında sosyal yaşantımızın her alanına rehber olacakbenzeri olmayanörnekler mevcuttur. Edep deyince, meclise girdiğinde Peygamberimizin hemen toparlanıp, bunun sebebi sorulduğunda ise ‘’Meleklerin bile haya ettiği kişiden nasıl haya etmeyeyim?” buyurduğu üstün edeb sahibi Hz. Osman akla gelir. Edeb deyince, davet edildiği şey karşısında “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir’’ diyerek iffetini muhafaza için zindanı tercih eden Hz. Yusuf akla gelir. Yine edep deyince, çaresiz hastalığa duçar olan ve “Allah’ım bana hastalık zarar verir oldu sen merhametlilerin en merhametlisisin” diyerek “Bana acil şifa ver!” talebinde bulunmadan durumunu Allah’a arz edişi ile Hz Eyüp akla gelir. Edep deyince Şeyh Edebali’ye misafir olan ve istirahat için çekildiği odanın duvarında Kur’an-ı Kerim-i görünce “Ben Allah kelamının olduğu yerde nasıl yatarım” diyerek ona hürmeten ellerini bağlayıp sabaha kadar kıyamda Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunan ve bunun karşılığında “Mademki sen ellerini bağlayıp büyük bir edeple Kur’an-ı Kerim’e hürmet ettin, senin evlatların da nesilden nesile şan ve şerefe nail olsun ve insanlar arasında hürmet görsünler” hikmetine mazhar olan Osman Gazi akla gelir.”
“Anadolu irfanıyla yoğrulmuş edebimizi arıyoruz”
Ümmü Külsüm Uyanık, konuşmasının devamında Anadolu insanının irfanıyla biçimlenmiş yaşama pratiği söz ve davranışlarını şekillendirmiş olup kişinin en önemli mualliminin annesi olduğu gerçeğinin altını çizdi.
İlahiyatçı Uyanık sözlerine şöyle devam etti:
“Edep deyince, sadaka taşı kültürü oluşturan bir medeniyet ve ihtiyacı kadarını alan, kazanınca emanet bilinciyle aldığını yerine koyan bu medeniyetin bireyleri akla gelir. Edep deyince, Hacı Bektaşi Veli’nin “Eline, diline, beline hakim ol” nasihatini yaşantısının merkezine koyan Anadolu insanı akla gelir. Yine benzer şekilde “Kapısı kapansın” anlamına gelmesin diye “Kapıyı kapat!” yerine “Kapıyı sırla”;‘‘Ocağın sönsün’’ anlamına gelmesin diye “Lambayı söndür”yerine “Lambayı dinlendir”; bağırarak veya sarsarak uyandırma yerine “Agâh ol erenler”diye günlük hayatta latif davranan bir toplum akla gelir. Edep ve hayâ sahibi fertlerin yetiştirilmesiilk eğitmen olan anne eliyle başlar. “Beşiği sallayan el, dünyaya yön veren, tarihin akışını değiştiren eldir’ darb-ı meselini kendisine düstur edinen anneler, Cenab-ı Hakkın mükâfatlandırıcı, koruyucu, merhamet edici sıfatlarını kendilerine rehber edinerek evlatlarını yetiştirmelidir. Münevver toplum, gayretli, güzel ahlaklı, kültürüne örf ve an’anesine sımsıkı bağlı vatanını ve milletini seven muallimlerinöğrencilerineyön vermesiyle gerçekleşecektir. Ecdadımız, “Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan Allah var!” der gibi, o mânâyı hatırlatmak için her yere “Edeb Ya Hu!” yazarlarmış. Belki de gönüllerimize yeterince nakşedemediğimiz‘hayâyı tekrar hayatımıza yön veren bir uyarı levhası haline getirme zamanıdır.”
Program sonunda Ümmü Külsüm Uyanık’a TDED Erzurum Şubesi Kadın Komisyonu Başkanı Çiğdem Hopur çiçek takdim ederek teşekkür etti.