Birey Üniversite Kitabevi merdiven altı söyleşisinde ‘Mevlana’da insan ve aşk’ konusu ele alındı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Çiftçi’nin konuşmacı olarak katıldığı söyleşide bütün dünyada eserleri en çok satan İslam alimlerinden Mevlana’nın görüşleri anlatıldı.
‘Şeb-i aruz programlarının muhtelif şehirlerde tertip edildiği bu günlerde birey üniversite kitabevi olarak 2010 yılının son programını Mevlana’yı anlamaya ayırmayı uygun gördük’ diyen kitabevinin kurucusu eğitimci yazar Mahmut Balcı’nın sunuşuyla başlayan ve Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Sıtkı Aras ve Turgut Karabey’in de görüşleriyle katkıda bulundukları söyleşiyi birçok kitap dostu izledi.
Prof. Dr Hasan Çiftçi, “Mevlana’ya Mevlana Celaleddin belhi de denilmektedir. 1207’de Afganistan’ın belh şehrinde doğan 12-13 yaşlarında Belh’den ayrılarak Horasan üzerinden hac farizasını da yerine getirmek üzere Anadolu’ya gelir. Karaman’da bulunduğu sırada validesini kaybeder. Zamanın sultanın daveti üzerine ise ailesi ile birlikte Konya’ya yerleşiyorlar. Mevlana, büyük bir alimi olan babasının da tesiri ile çağın gereği olan muhtelif ilimleri tedris etmiş bir alimdir. Babası Moğol saldırılarından Nakşi müridleri ile birlikte Anadolu’ya gelmiştir. Mevlana, Burhaneddin-i Muhakkiki gözetiminde tasavvufi terbiye almaya başlar. Bu süre zarfında Şam ve Bağdat’a gider. Döndükten sonra 1239 yılında mürşidi vefat eder. Mevlana 5 yıl boyunca yalnız kalıp medresede ders verip cami cemaatine vaazlar verir. ‘Ben Konya’nın ufuklarına bir güneşin doğmasını bekliyordum’ dediği sıralarda 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile tanışır. 5 yıldır içinde bulunduğu boşluk biter ve hayatı tamamiyle değişir. Yapmakta olduğu işleri bir kenara bırakıp tüm zamanını hocası Şems ile geçirir. Bazı alimler Mevlana ile Şemsin buluşmasını ‘iki denizin buluşması şeklinde yorumlar. Mevlana, hocası Şems ile tanışmasını daha sonra ‘aşk devleti geldi ve ben kalıcı bir devlet oldum.’ şeklinde yorumlar. Şems Mevlana’nın tam yetişmesi için başka kimselerle görüşmesini yasaklar.” dedi.
Çiftçi Mevlana’nın aşk konusundaki görüşleri konusunda ise şunları kaydetti; “1273 yılında Konya’da vefat eden Mevlana ölümü sevgili ile buluşmak olarak tarif eder. Mevla’nın bütün eserleri aşk ve insana dairdir. Mevlana’ya göre aşk insanı hakikate götüren en önemli ve hatta tek araçtır. Mevlana için sadece aşk yaratıcıya götürür. Aşkın kaynağı da Allah’tır. Mevlana’ya göre insanın yaratılmasının asıl nedeni hatta bütün mevcudatı aşk için yaratmıştır. İnsanın geldiği kaynağı keşfetmesi gerekir. Mevlana’ya göre aşkın birey ve toplum açısından nasıl bir faydasının olduğunu şöyle açıklar: Aşk ile muhabbet ile acılar tatlıya dönüşür tortular saflaşır. Bakır altına dönüşür.Ölü dirilir. Şah köle olur.Dikenler gül olur.Şaraplar deva olur.Muhabbetle hapisler gül bahçesine dönüşür. Aşk ile muhabbetle taş yağa dönüşür muhabbet olmadan mum demir olur. Arı bal verir aslan fareye dönüşür.Hasta sıhhat bulur kahır rahmete dönüşür. Sosyal hayatta maddi manevi tüm davranışlarda Mevlana ya göre bir aşk vardır. Aşk aslanın fıtratını mı bozuyor.”
Prof. Dr. Hasan Çiftçi Mevlana Celaleddini Rumi’nin doğru anlaşılması konusunda ise “Mevlana’ya ait olduğu söylenen ‘ ne olursan ol yine de gel’ sözü aslında Mevlana’ya ait bir söz değildir. Bu sözü önemseyen Mevlana tövbe edip İslam’a gelen insanların eski alışkanlıklarını terk etmelerini de önemser. Mevlana aynı zamanda kızan bir insandır. Sosyal hayatta bir arada göremeyeceğimiz isimleri Şeb-i Arus gibi törenlerde birlikte görebilmek bu değerlerin büyüklüğünü ve gücünü gösterir. Siyasetçiler de bu değerlere sahip çıkmayı gerekli görür. Çünkü Mevlan’a milletimiz için bir ortak değerdir. Mevlana adına yapılan bazı çalışmalar sema gösteriler onu tanımak için yeterli değildir. Mevlana’yı doğru anlamak için onunla ilgili akademik çalışmalar yapmaya devam etmek gerekir” diye konuştu.