Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir yanda terör örgütleri, bir yanda da onların hedefi durumunda olan Türkiye var. Ama bakıyorsunuz, dünyanın anlı şanlı ülkelerinin kimi açıktan, kimi gizli-saklı terör örgütlerinin yanında, arkasında, sağında, solunda duruyor. PKK, PYD, DHKP-C’nin farkı yok. Bunlar aynı gövdenin dalları” dedi.
Zeytinburnu Belediye Meydanı’nda düzenlenen törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplam tutarı 287 milyon lira olan yatırımların Zeytinburnu’na ve İstanbul’a hayırlı olmasını diledi, açılışı yapılan hizmet ve eserleri sıralayarak, bunların ilçeye kazandırılmasında emeği geçen belediye başkanı ve ekibini tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeytinburnu’nun, İstanbul’un en eski yerleşim yerlerine ev sahipliği yapan bir ilçe olduğuna değinerek, geçmişine sahip çıkmayanın geleceğinin karanlık olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: “Burada yalnızca bina restorasyonu yapılmıyor, aynı zamanda bir medeniyet ihyası gerçekleştiriliyor. Biz meseleyi işte böyle değerlendiriyoruz. Bakınız, 2003 yılından bugüne kadar, sadece Vakıflar Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla, ülke genelinde 4 bin 500 eserin restorasyonunu gerçekleştirdik. Eskiden yılda 5-10 restorasyon yapılırken, biz bunu yılda 500’e kadar çıkardık. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında da TİKA ve Diyanet Vakfı gibi kurumlarımız aracılığıyla ecdadımızın emanetlerine sahip çıkıyoruz. Bunların yanında, belediyelerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın, hatta vatandaşlarımızın yaptıkları, yaptırdıkları restorasyonlar var. Hepsini birlikte şöyle bir göz önüne getirdiğimizde, 13 yılda ecdadımızın mirasını nasıl ayağa kaldırdığımız çok açık şekilde görülecektir.”
“ECDADA LAYIK OLABİLMENİN ÇABASI İÇİNDEYİZ”
Bir yandan bu tarihi mirası sahip çıkarken bir yandan da yeni projeler ve yatırımlarla, ecdada layık olabilmenin çabası içinde olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1994 yılında Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine geldiğim günden beri, İstanbul’un her meselesini kendi meselem olarak gördüm, bu hassasiyetle takip ettim. Cezaevine girdiğimde bedenim oradaydı ama kalbimi, gönlümü, sevdamı burada, İstanbul’da bırakmıştım. Cezaevinden çıkıp yeniden siyasi çalışmalarıma başladım, yine zihnimin ve gönlümün baş köşesinde hep İstanbul oldu. Başbakan oldum, Cumhurbaşkanı oldum, İstanbul sevdam, azalmak şöyle dursun, daha da arttı” diye konuştu.
Bu hissiyatla İstanbul’un sadece raylı sistemlerine 15 milyar lira yatırım yaptıklarını, metro hatları, tramvay hatları, metrobüs hatları, yollar, tüneller inşa ettiklerini, Marmaray gibi, ‘asrın projesi’ denilen bir projeyi gerçekleştirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, yeni havalimanı ve İstanbul-İzmir Otoyolu ile bu projenin önemli bir parçası olan İzmit Körfez Geçişi Köprüsü’nün yapımlarının devam ettiğini aktardı.
Akla gelen her alanda İstanbul’un, iftihar verici projelerle Yeni Türkiye’ye layık bir şehir olma yolunda hızla ilerlediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun bu projelerin tamamında emeğim oldu olmaya da devam edecek. Bu bir sevda işidir, bir aşk işidir. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor? ‘İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Biz, işte bu övgüye mazhar olabilmek için gece gündüz çalışıyor, mücadele ediyoruz” dedi.
“İNSANLIĞIN DERDİYLE DERTLENDİK”
İstanbul’un derdiyle, Türkiye’nin derdiyle, Suriyelisi, Iraklısı, Türkmen’i, Arab’ı ve Kürdü içinde olmak üzere tüm bölgenin, bunların da ötesinde insanlığın derdiyle dertlendiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için de, her fırsatta düşüncelerin tenkitlerini, tekliflerini ve itirazlarımızı dile getirdiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Dünya 5’ten büyüktür.’; ‘Terörün ve teröristin iyisi, kötüsü olmaz, hepsiyle de aynı şekilde mücadele edilmeli.’; ‘Mülteciler mazlumdur, onlara sahip çıkın, bağrınıza basın.’; ‘Dünyanın bir tarafında insanlar açken, öteki tarafında bunca israf kabul edilemez.’; ‘Çevre meselesi önemlidir, ama sorunun kaynağı gelişmiş ülkelerken, çözümün tüm yükü geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere yüklenemez.’; ‘Temel hak ve özgürlükler sadece belirli kesimler için değildir, herkesin hakkıdır; adil olun, merhametli olun.” gibi tenkit, teklif ve itirazlarını, tarihin kendisine yüklediği sorumluluğa uygun şekilde, milletinin, kardeşlerinin ve tüm insanlığı sesi olmaya çalıştıklarını belirtti.
“PYD’YE TERÖR ÖRGÜTÜ DEMİYORSAN, ANKARA’DAKİ EYLEMİ DE TERÖR SALDIRISI OLARAK GÖRMÜYORSUN DEMEKTİR”
Bunları söyledikçe ve böyle davrandıkça karşısına enteresan ve garip ittifakların, tehditlerin ve tuzakların çıktığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir yanda terör örgütleri, bir yanda da onların hedefi durumunda olan Türkiye var. Ama bakıyorsunuz, dünyanın anlı şanlı ülkelerinin kimi açıktan, kimi gizli-saklı terör örgütlerinin yanında, arkasında, sağında, solunda duruyor. Şair diyor ya hani, “Mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a ha sana” diye… Biz de bunlara diyoruz ki, ‘Sizin yardım ettiğiniz örgüt terör örgütü; ha PKK, ha PYD, he DHKP-C, farkı yok.’ Bunlar aynı gövdenin dalları. Kök aynı, gövde aynı iken, dal farklı diye nasıl ‘Bu diğeri gibi değil, terör örgütü sayılmaz’ dersin? İşte, Ankara’da canlı bomba eylemi yapıp masum insanları katleden teröristin resmini, sizin yere göğe sığdıramadığınız o örgüt poster yapıp kendi kontrolündeki yerlerde duvarlara asıyor. PYD’ye terör örgütü demiyorsan, o zaman Ankara’daki eylemi de terör saldırısı olarak görmüyorsun demektir. Bu sakat mantığın sonu, Brüksel’deki eylemin, Paris’teki eylemin, yarın Allah göstermesin Londra’daki, New York’taki eylemlerin de terör saldırısı olarak görülmemesine kadar çıkar. E hani terörle ortak mücadele içindeydik? Biz daha kimin terör örgütü olduğu konusunda anlaşamıyorsak, ortak mücadeleyi nasıl vereceğiz?”
DAEŞ, El Kaide, Boko Haram, El Şebab gibi dini istismar eden tüm örgütlerini, terör örgütü olarak görüp bu örgütlerin İslam’la en küçük bir ilgileri olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada DAEŞ’le Türkiye kadar samimi ve sonuç alıcı mücadele veren başka hiçbir ülkenin olmadığına vurgu yaptı ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Farklı hesaplarla Suriye’de operasyon yürüten ülkelerin çoğunun dertlerinin DAEŞ olmadığını biz bilmiyor muyuz? Suriye’de katledilen yarım milyon insanı umursamayanların, oradaki 20-30 bin yabancı savaşçı için bu kadar zahmete katlanmaları, kesinlikle inandırıcı değildir. Suriye ve Irak üzerinde yapılan hesapların bedelini, insanlar canlarıyla, kanlarıyla, gelecekleriyle ödüyorlar. Hiçbir siyasi hesap, hiçbir maddi çıkar, hiçbir stratejik kaygı, katledilen onca insanın, yurtlarını kaybedip sınır kapılarında, kamplarda, denizlerde perişan olan milyonların başlarına gelenlerin üstünde olamaz. İnsanlık, son yıllarda verdiği bu en büyük sınavı, maalesef kaybetmek üzeredir. Biz, işte böyle bir enkazın içinde, hem kendimizin, hem de tüm insanlığın onurunu kurtarmanın çabası içindeyiz. Gittiğimiz her yerde, bize yaptığımız fedakârlık için takdirlerini ifade ediyorlar. İyi de bu sadece Türkiye’nin görevi değil ki… Biz, kardeşlik ve komşuluk hukukunun gereğini zaten yerine getiriyoruz. Peki, dünyanın kalanı nerede?”
“2023 HEDEFLERİMİZ İÇİN GECEMİZİ GÜNDÜZÜMÜZE KATARAK ÇALIŞACAĞIZ”
Türkiye’nin, kendisine sığınan Suriyeli ve Iraklılar için yaptıklarına atıfla, “Dünyada böylesine büyük bir yükü omuzlayıp da, bu derece başarıyla ve tevekkül içinde altından kalkabilecek başka bir millet, başka bir ülke herhalde yoktur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan hadiselerin kendilerini hedeflerinden ve çizdikleri alıkoyamayacağını söyledi.
Bugüne kadar terörün, kısır siyasi çekişmelerin, muhalefetin vizyonsuzluğunun ve çapsızlığının Türkiye’nin önünde bir engel olmasına izin vermediklerini ve bundan sonra da vermeyeceklerini dile getirerek, “2023 hedeflerimiz doğrultusunda, ülkemizi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden biri yapmak için gecemizi gündüzümüze katarak çalışacağız” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ziya Paşa’nın ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde’ sözünü aktardı ve “Biz hep hizmetlerimizle, projelerimizle, eserlerimizle konuştuk, inşallah bundan sonra da bu şekilde konuşmaya, bu şekilde hatırlanmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, TARİHİNİN EN ÖNEMLİ TERÖRLE MÜCADELE OPERASYONLARINI YÜRÜTÜYOR”
Türkiye’nin, tarihinin en önemli terörle mücadele operasyonlarını yürüttüğüne işaret ederek, Temmuz ayından bu yana, terör örgütünün eylemlerine sahne olan ilçe ve mahallelerin temizlendiğini; Cizre, Silopi, Sur ve İdil’de gerçekleştirilen operasyonlar başarıyla tamamlandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak’taki operasyonların halen sürdüğünü, terör örgütünün Irak’taki kamplarının sürekli bombalandığını ve bu operasyonlarla terör örgütünün çok büyük zayiat verdiğini vermeye de devam ettiğini ifade etti.
RAHMET NİYAZI
Operasyonlarda şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet, yakınlarına ve millete başsağlığı dileklerini sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet’ vurgusu yaparak, “Bayrağımızın rengi, şehidimizin kanın rengi; hilal bağımsızlığımızın ifadesi; yıldız şehidimizin ta kendisi… Başka bayrak, asla! Paçavralar bizim ülkemizde asla bize sorulamaz; onu teröristler gitsinler kendi leşlerinin üzerine sersinler” ifadelerini kullandı.
MESELE, BUGÜNÜN MESELESİ DEĞİLDİR.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu milletin, bu coğrafyayı kendisine vatan kılmanın bedelini bin yıldır kesintisiz şekilde ödediğine dikkat çekerek, “Ay yıldızlı bayrağımızın gönlerde dalgalanmaya devam edebilmesi için, bu bedeli ödemeyi sürdüreceğiz” dedi ve şunları ekledi: “Mesele, bugünün meselesi değildir. Mesele, bölgedeki ilçelerimizde, mahallerimizde, hatta zaman zaman İstanbul’un bazı mahallelerinde kendilerince “örgütçülük” oynayan o zavallılar meselesi de hiç değildir. Mesele, ilk insandan bu yana devam eden iyiyle kötünün, hakla batılın, mazlumla zalimin mücadelesi meselesidir. Hamdolsun biz millet olarak tarihimiz boyunca hep iyinin, doğrunun, hakkın, mazlumun yanında yer aldık. Bugün de aynı safta yer almaya devam edeceğiz. Hazreti İbrahim ateşe atıldığında, onun için bir damla su taşıyan karıncanın amacı safını belli etmek değil miydi? Biz, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada yanan zulüm ateşine, bir damla değil, gönlümüzün ve kucağımızın alabildiği kadar sevgi, merhamet, insanlık suyu taşıyarak bu mücadeledeki yerimizi alıyoruz. Bundan daha büyük bir şeref olabilir mi?”
“TÜRKİYE, TARİHİ BİR DÖNEMİN İÇİNDEN GEÇERKEN BİRİLERİ EDEPSİZLİKLERİ İLE MİLLETLE ALAY EDİYOR”
Türkiye, böylesine tarihi bir dönemin içinden geçerken, birilerinin edepsizlikleri ve pişkinlikleriyle, adeta milletle alay ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, onlarla ilgili konuşmaktan ve o tartışmaların içinde olmaktan hicap duyduğunu söyledi ve konuşmasına şu değerlendirmelerle devam etti: “Ama, gözümüzün önünde insanlara, üstelik bu son olayda bir hanımefendiye böylesine galiz bir şekilde hakaret edilmesi, böylesine alçakça saldırılması karşısında da susamayız, bu bize yakışmaz. Çünkü biz, ‘Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan” olduğuna inanıyoruz. Bu meselenin Cumhurbaşkanlığı makamıyla, Cumhurbaşkanlığının tarafsızlığıyla bir ilgisi yoktur. Bu bir insanlık sorunudur. Fakat, karşımızdaki zat öylesine seviyesiz, öylesine rüsva ki, bir noktadan sonra onu millet muhatap almak, bizi de insanlığımızı sorgulayacak noktaya getirir. Onların sınırları olmayabilir; ancak bizim var. Tamam, siyaset nispeten esneklik gerektiren bir uğraştır. Ama bu da bir yere kadar.”
‘Eşrefi mahlukat’ (yaratılmışların en şereflisi) ile ‘Belhüm edal’ (aşağıların en aşağısı) arasındaki çizgiyi gözetmek durumunda olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla bir karara vardığını ve bu kararını milletle paylaşmak isteğini söyledi.
“ARTIK BİZİM İÇİN ANA MUHALEFET PARTİSİNİN GENEL BAŞKANLIK KOLTUĞU BOŞTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında şu açıklamaları yaptı: “Tüm arkadaşlarımdan da bundan sonra aynı şekilde davranmalarını rica ediyorum. Artık bizim için ana muhalefet partisinin genel başkanlık koltuğu boştur, sâkıttır. Bizim için bu zat ‘yok’ hükmündedir. Aynı zamanda bir seçmen, bir vatandaş Erdoğan olarak konuşuyorum. Kendisi, cezai ehliyet sahibi olmaktan çıktığı için, ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın bizim açımızdan ‘mazur’dur. Bu şahsın durumu siyasetin konusu olmaktan çıkmış, tıbbın konusu haline gelmiştir. Dedim ya ‘siyasi sapık’… Hani milletimiz böyle durumlar için ‘kendi haline bırakın’ der ya, artık biz de malum zat için aynısını söyleyeceğiz. Ana muhalefet partisi ne zaman o koltuğu, siyasi ve insani temsil kabiliyetini haiz birisine teslim ederse, işte o zaman yeniden bir muhataba, iktidar partisi de kavuşmuş olur. O güne kadar bu zatı kendi haline bıraktık, varsın içinde bulunduğu çukurda debelenip dursun.”
Konuşmasını açılışını yaptığımız eser ve hizmetlerin hayırlı olmasını dileyip Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’ı ve ekibini kutlayarak tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, törene katılan Başbakan yardımcıları, bakanlar, milletvekilleri ve diğer yetkilerle birlikte temsili açılış kurdelesini kesti.