Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, yaşadığı dava sürecinin hukuk dışı olduğunu hatırlatarak, hukuksal çerçeveler içerisinde hesabını soracağını söyledi. Cihaner konuşmasında kehanette de bulunarak; "Bu süreçte rol alan bir çok insanın çok uzak memleketlere kaçacaklarını şimdiden söyleyebilirim" dedi.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Adana'ya Cumhuriyet Savcısı olarak atanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, makamında düzenlediği basın toplantısında, atama kararını ve dava süreci ile ilgili bir çok konuyu değerlendirdi.
Cihaner yaptığı basın açıklamasında ilk olarak tayin süreci ile ilgili medya da yer tenzili rütbe, düz savcı söylemlerine tepki göstererek; "Bizim şevle onurla taşıdığımız unvanımız cumhuriyet savcılığıdır. Bu anlamda başsavcılık gitti diye, herhangi bir koltuk kaybettik anlamında bir kaybı, üzüntü gibi bir şey yok. Ama kaybım şu anlamda var. Çifte standartlı, hukuksuz bir süreç içerisinde alınmış bir karar ve bu süreçte rol alan insanların, belirli bir konumda bulunanların daha önceden dillendirdikleri, ırkçı, ayrımcı söylemler nedeniyle başka gerekçeleri yoktur. Bunların değerlendirmesini yapacağız. Hiç kimse bana rütbe vermemiştir ve kimsede alamaz. O nedenle çok çirkin bir laftır. Burada kastedilen yeni görev yerimde başsavcı görevinde olmayacağımdır. Bir kere başsavcılık rütbe yada bürokratik olarak koltuk olarak değerlendirilecek bir konum değildir. Cumhuriyet savcılığı unvanını onurla taşıyoruz. Onun için belirli bir kesimin, bıyık altından gülerek yaptığı yakıştırmalar, yakışıksız ve ahlak dışıdır" şeklinde ifade etti
HSYK ve bakanlık kaynakları, bu süreçte yaptıkları ve yapmadıkları bir takım atamaları meşrulaştırırken, görev sürelerine ve taleplerine bakıldığını söyleyen İlhan Cihaner; "Benimde görev sürem dolmuş değil. Herhangi bir talebimde yok. Eğer hakkımdaki dava yada soruşturma gerekçe gösteriliyor ise, o dava nedeniyle henüz benden savunma dahi istenmiş değildir. Dava dosyasının nerede olduğu bile belli değildir. Biz bile ulaşamıyoruz ki, bakanlık da bilmiyor. Dosyaların tamamına bakanlık dahi ulaşamadı. Sadece savunmalar alındı ve öylece kalındı. Bu süreçte disiplin soruşturması çerçevesinde bir savunma da alınmış değil. Dolayısıyla kurula yeni atanan üyelerin bu soruşturmayı gerekçe göstererek yapılan atamayı medyada gösterildiği gibi yapmaları çok anlamsız olur. Çünkü o dosyalı alıp incelemeleri kısa sürede alıp incelemeleri mümkün değil. Bir takım atamalarla ilgili olarak çifte standart var, Kurul hizmet gereği derse bu bir yere kadar anlaşılır ama bir takım yapılan yada yapılmayan atamalar için görev süreleri dolmuştur, talepleri vardır, yada tersi gerekçeler" dedi.
Yapılan atamalarda iki, üç kriterin dikkate alındığını hatırlatan Başsavcı Cihaner; "Bir, görev sürelerinin ve taleplerinin bulunup bulunulmamasına, iki soruşturmalara; Benim hakkımda bir disiplin soruşturması çünkü ceza soruşturması henüz esasa bile girilemedi. Ne talep edilen deliller toplanabildi, hangi mahkemede görüleceği yeni belirlendi. Dolayısıyla hukukun genel ilkeleri içerisinde "Bu suçlamalara karşı sen ne diyorsun"un kurul yada kararnameyi hazırlayanlar tarafından ya doğrudan yada disiplin savunması çerçevesinde veya benim yapmış olduğum bir savunmaya dayanarak onu inceleyip değerlendirmeleri lazım. Çünkü bir görev gereği çok absürt, hukuk dışı şikayetlere de maruz kalıyoruz. Nitekim hakkında bir çok şikayet hatta dava olan hakim, cumhuriyet savcısı ya soruşturma izni verilmediği için ya savunmaları, sorunları ortadan kaldırdığı için görev yerleri değiştirilmedi. Yani sebep soruşturma ise hakkında soruşturma olan başka kişiler de var Şu anda HSYK'da bulunan bir çok üyenin benimle ilgili olarak daha önceden yapmış oldukları taraflı açıklamalar var. Bu üyelerin her şeyden önce etik olarak benimle ilgili karara katılmamaları gerekirdi. Yani taraf olduğunu belli etmiş aleyhime ve üstelik hukuk dışı hatta bazıları yargıyı etkileyebilecek durumda olan bir takım açıklamalar yapmış üyeler var. O nedenle bu atamayı uygunsuz buluyoruz.
2007 yılında Erzincan'da göreve başladığını hatırlatan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Adana'ya atanması ile ilgili henüz tebligatın kendisine ulaşmadığını da söyledi. Tebligatın ulaşmasının ardından 15 gün içerisinde yeni görev yerine başlaması gereken Cihaner; "Tüm yaşananların ardından Erzincan'ın medyanın yönlendirmeleri ile kafalarda, çetelerin cirit attığı, bir takım karanlık yapılanmaların egemen olduğu bir yer gibi gelebilir ama, Erzincan bu ülkenin kesiti nihayetinde, birlikte yaşama kültürü bakımından bir çok ile örnek olabilecek geçmişe sahip bir il. Bu anlamda Erzincan yada Erzincanlı ile hiçbir olumsuz gözlemim yok. Nüfusuna göre oldukça huzurlu sayılabilecek, asayiş olaylarının az olduğu bir il. Erzincan yada Erzincanlılara karşı bir kin yada olumsuz duygu besleyecek kadar, ilkel biri değilim. Koşulları vardır, yapanları, failleri vardır, onlarda bellidir, öyle bir yaklaşım olamaz. Erzincan'da bu süreçte rol alanlar ile ilgili "Efendiye kızıp uşağı dövmem" bu söylemde hukuk içerisinde hesabını soracağız. Yaptığım soruşturmaları bugün yine aynı şekilde yaparım. Hiçbir şekilde geçmişe dönük olarak pişmanlığım yok. Hepsi hukuka son derece uygun olup, tam tersi yasanın bana yapmamı emrettiği soruşturmalar ve işlemlerdir. Nitekim süreç bunu gösterecektir. Keşke olmasaydı dediğimiz şeylerde bize karşı yapılan hukuksuz işlemlerdir. Hukuk içerisinde her bir unsurunda yaptığını soracağız." dedi.
Yargılama sürecinin süresi ile ilgili gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Başsavcı Cihaner; "Yargılanma sürecinde ilk andan itibaren hukuken öngörülemeyecek çok şey yaşadık. Hukuki olan bir takım uygulamalarda öyle taklalar attırılıp, yaygara koparılarak kamuoyuna hukuksuz gibi izlenimler verildi ki, bu yargılanmaya dair hiçbir öngörüm yok benim. Çünkü henüz yetkili ve görevli mahkemeye dosya bir buçuk yıla yaklaştı, ulaştırılabilmiş değildir. Bu eleştirilmesi gerekirken, absürt, iddialarla hukuka takla atılıyor. Bunlar eski meslektaşlar tarafından, şaibe ile mesleklerinden ayrılmış bir takım insanların görüşlerine dayanarak yapılıyor. Oysa öbür tarafta Ceza Genel Kurulu gibi çok yetkin hukukçuları var. Onlara güvenmeyenler öbürlerine ben niye güveneyim. Öyle şeyler yaşadık ki biz, kalkıp bir takım kararları veren hakim, savcıların etnik kökenine, inançsal aidiyetlerinin bir takım sorgulamaları yapıldı. Aynı sorgulamayı ben yaparsam ne olur bu ülkenin hali. Bende çıkıp dersem ki benim hakkımda sorgu dahil, arama ve tutuklama dahil bu kararı verenler X inanç gurubuna dahil desem, herhalde hiçbirimizin hayal ettiği bir ülke olmayacak. Bu soruşturma çok berrak bir soruşturma yeter dosya incelensin, aslında incelendiğinde çok kafa karışıklığına yol açacak bir şey yok. Burada hukuk dışı yasa dışı delillerle kurgulanmış bir komplo var ve çok açık. Yeter ki herhangi bir mahkemedeki herhangi bir hukukçu objektif gözle baksın" dedi.
Gazetecilerin siyaset düşünüyor musunuz sorusuna cevap veren Cihaner, siyaseti bir kaçış yolu olarak tanımlayarak; "Ben hiçbir şeyden kurtulmak için hiçbir şey yapmam, yasama dokunulmazlığını soruyorsanız eğer. Bundan kurtulması gerekenler başkaları olacak. Bir kehanette bulunayım. Bu süreçte rol alan bir çok insanın çok uzak memleketlere kaçacaklarını şimdiden söyleyebilirim. Bundan başkaları kurtulacak ben niye kurtulayım. Ben burada saldırıya uğramış, açık bir hukuksuzluğa uğramış bir insanım, bunun hesabını zamanı gelince soracağız. Başkaları kaçacak. O anlamda başka şeylere sığınmaya çalışacak başkaları çıkacak. Ama siyaset ortalama bir Türk yurttaşının kafasında ne kadar yer ediyorsa o kadar yer ediyor. Koşullar olur olmaz. Öyle bir şeyi düşünmüş değilim" diye açıklama da bulundu. İHA/ERZİNCAN