Atatürk Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nun davetlisi olarak Erzurum’a gelen İbrahim Arıkan, Kültür Merkezi’nde yaptığı konuşmada, eğitimin temelinde öğretmenlerin bulunduğunu hatırlatarak, “Ben kekeme bir çocuktum. Öğretmen okuluna normalde benim gibi birini almıyorlardı, fakat bir öğretmenimiz bana kefil oldu, bir yılda kekemeliği onun sayesinde yendim ve sonunda bir hatip oldum. Bunu borçlu olduğumu öğretmenimin heykelini okulumun bahçesine yaptırdım; öğretmen ve eğitim her şeydir,” dedi.
İbrahim Arıkan, bir iş kurarken sorulması gereken en önemli sorunun, “Bu işin geleceğinde neler olabilir?” sorusuna verilen cevap olduğuna dikkat çekerek, “Vizyon az değil, çok şeydir; bir işe başlarken o işle ilgili vizyonunuz yoksa o işin gelecekte alabileceği resmi göremiyorsanız, hayal kırıklıkları yaşamanız kaçınılmaz olacaktır,” uyarısını yaptı.
Amerika’nın ilk kez 1981’de bütçe açığı verdiğini, şu anda, bu ülkenin 12,5 trilyon dolar dış borcu bulunduğunu, bu borç stokunun Amerika’nın bir yıllık milli gelirine eşit bir rakam olduğunu ifade eden İbrahim Arıkan, “Amerika bir tüketim toplumu; başta ağır sanayi olmak üzere birçok alanda üretimi başka ülkelere kaptırdı. Üretimi olmayan ve tüketime dayalı bir ekonomiye sahip toplumlarda kriz kaçınılmazdır,” değerlendirmesini yaptı.
ABD’den sonra krizin Avrupa’ya daha sonra da Türkiye’ye ulaştığını ifade eden İbrahim Arıkan, Türkiye’nin büyüyen bir ülke olması ve alınan bazı tedbirler sayesinde krizden büyük çaplı etkilenmediğini söyledi.
Kriz dönemlerinde yapılan en büyük yanlışın şirketlerin paniğe kapılıp işçi çıkarmaya başlamaları olduğuna dikkati çeken İbrahim Arıkan, “Bunun sonu gelmez, en sonunda o işyeri tamamen kapanabilir ki, pek çoğu işçi çıkararak başladı ve sonunda işyerinin kapısına kilit vurdu,” dedi.
“Biz, holding bünyesindeki 20’den fazla şirkette, krizlerde hep büyüyerek çıktık. Çünkü biz, kriz dönemlerinde tek bir işçi çıkarmadık,” diyen İbrahim Arıkan, şöyle devam etti: “Krizi yönetim davet eder. Şirket yöneticilerini toplayıp konuştum ve onlara krizden söz etmeyi yasakladım. Kriz dönemlerinde yapılacak olan rakip firmaların bıraktıkları boşlukları doldurmak için hücum etmektir; büyümeye bakacaksınız, çok çalışacak ve çok üreteceksin. Firmalar kriz zamanlarında gideri azaltmayı değil, geliri artırmayı hedef olarak almalılar. İşçilerinizi, yöneticilerinizi bu yönde motive edeceksiniz. Ben, bu yöntemi kendi şirketlerimde uyguladım ve krizlerden büyüyerek çıktım.”
İbrahim Arıkan, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında da 17. yüzyıldan sonra üretememenin ve dışa bağımlı yaşamanın ağır faturaları olduğunu hatırlatarak, “1854’de Fransa’dan ilk dış borçlanmayı yaptık. Ödeyemeyince Cebel-i Tarık Boğazı’ndaki haklarımızı bu ülkeye bıraktık. 1839’da başlayan kapitülasyonlar ise üretimimizi nerdeyse durdurdu. Bursa’daki 400 dokuma işletmesinin sayısı kısa sürede 20’ye kadar düştü. ‘Siz üretmeyin, biz ihtiyacınızı karşılarız’, dediler ve bizi tüketim toplumuna dönüştürdüler. Öyle bir hale geldik ki, ithalat serbest ihracat bizim için yasaktı. Borçlarımızı ödeyemeyince Duyunu Umumiye ilan ettik. Yabancılar gelip kasamızın başına oturdu ve gelirlerimizden alacaklarını tahsile koyuldular. Siyasi ve askeri felaketlerimiz de işte bu tablonun bir sonucu olarak ortaya çıktı,” değerlendirmesini yaptı.
Kredi kartlarının gelişigüzel dağıtıldığını değerlendiren İbrahim Arıkan, “Bankalar, adeta her vatandaşa, ‘buyurun, kredi kartı alın ve koşup harcama yapın!’, der hale geldiler. Bu tüketim çılgınlığı Türkiye’yi de zora soktu. Bugün bu uygulamanın sosyal, ekonomik, psikolojik pek çok faturası ortaya çıkmıştır. Uygulama sürdükçe sorunların daha da büyümesi kaçınılmazdır,” uyarısında bulundu.
İbrahim Arıkan, gençlere de seslenerek, “Mezun olduktan sonra iş arayacaksınız. Size, ‘tecrübeniz var mı?’ soru ilk soru olarak gelecek. Tecrübeniz yoksa, ‘biz sizi arayacağız’ diyip gönderecekler. Fakat aramayacaklar. Bu nedenle, stajlarınızı ciddiye alın. Staj çok önemlidir. Meslek alanınızdaki her şeyi öğrenin, kullanılan makinelerden, bilgisayar programlarına kadar. Mülakata gidince, onlar size, siz de işle ilgili onlara sorular sorun. Şu kuruluşta şu kadar süreyle staj yaptım diyin. Şu konulara hakimim, diyin. O zaman şansınızın değişeceğini göreceksiniz,” dedi.
İbrahim Arıkan, dönüşebilen enerji kaynaklarına ilgi duyduklarını ve rüzgâr enerjisine yatırım yapmak istediklerini belirterek, “Ne var ki, aradan geçen süre içerisinde konuyla ilgili yasal düzenleme hala çıkarılamadı. Birçok yabancı yatırımcı da belirsizlik nedeniyle Türkiye’ye gelip enerji yatırımı yapamıyor” diye konuştu ve Hükümet’in ilgili yasal düzenlemeyi biran önce yapmasını istedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimle ilgili ciddi sorunları bulunduğuna dikkat çeken İbrahim Arıkan, konuşmasını şöyle tamamladı: “1848’de öğretmen yetiştiren Darülmuallimin kuruldu. O günden beri 29 çeşit öğretmen yetiştirme sistemi uygulamaya koyduk, bunların 27’sini kapattık. Böyle bir eğitim sisteminden nasıl homojen bir millet ortaya çıkabilir? Nitekim çıkamadı, bugün homojen değil heterojen bir sosyal yapıya sahibiz ki, sorumlusu eğitim sistemimizdir. Siyaset kurumu eğitimden elini çekmelidir. Eğitim, bağımsız bir kurum kurulup ona devredilmeli ve elli yıl değişmeyecek bir sistem kurulmalıdır.”
Eğitimci ve İş adamı Dr. İbrahim Arıkan’a konferansından sonra Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sebahattin Tüzemen Atatürk Üniversitesi’nin şildini, Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Yaşar Nuri Şahin ise okulda hazırlanan bir maketi takdim etti.Konferansı kalabalık bir öğrenci grubu ve öğretim elemanı dinledi.