- Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Hükümetin Arapça açılımını destekliyoruz" dedi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Avcı, Türkiye'deki okullarda seçmeli yabancı dil olarak İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Çince dilleri arasına Arapça'nın da eklenmesin efektif bulduğunu ve Türk eğitim sistemine zenginlik kazandırdığını söyledi. Dünyada 350 milyon kişinin konuştuğu Arapçanın seçmeli yabancı diller arasına alınma kararının, bölgesel güç haline gelen Türkiye'nin Arap ülkeleriyle başlattığı diyalog ve ilişkilerin tamamlayıcı bir parçası olacağınıkaydeden Avcı, "Arapçanın seçmeli yabancı diller arasına girmesi konusunu ilk kez biz dile getirdik. Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili birimler nezdinde çalışmalar yürüttük. Arapçanın seçmeli yabancı diller arasına alınması ülkemiz için her anlamda ciddi bir ihtiyaç idi. Bu ihtiyacın hayata geçirilmesinde emeği geçen herkesi takdir ve teşekkürle anıyoruz. Kaldı ki, ciddi parasal kaynakları bulunan komşularımız olan Arap ülkeleriyle artan ekonomik, sosyal, kültürel, turizm, siyasal ve sağlık alanlarında yapılacak faaliyetlerde Arapçayı çok iyi bilen insan unsuru ihtiyacını gören vizyonel bir karar olarak görüyoruz" dedi.
ARAPÇANIN SEÇMELİ DERS OLMASI
Arapçanın, seçmeli yabancı dil olması için 1990'da MGK'da tavsiye kararı alındığını ve ihtiyacın 20 yıl öncede dile getirildiğini kaydeden Avcı, "Türkiye'nin inanç ve tarih birliği bulunan komşularına dönük açılımlar yaptığı böylesine önemli bir konjonktürde Arapçanın zorunlu seçmeli diller arasına alınmasını başarılı bir politika ve önemli bir şans olarak görüyoruz" dedi.
Arapçanın seçmeli yabancı diller arasına alınması kararı ardından bazı siyasiler tarafından yapılan "Tekke ve zaviyeler 85 yıl aradan sonra yeniden açıldı", "Bir tek hilafetin geri gelmesi kaldı", "Amaç Kuran'ı ilköğretim ve liselerde de öğretmek", "Amaç bütün okulları imam hatip seviyesine getirmek" gibi talihsiz açıklamalarını gerçekçi, sağlıklı ve pedagojik bulmadığını dile getiren Avcı, şunları söyledi:
"Arapça üzerinden din, tarih ve dil düşmanlığı yapmasını aklıselimle ve sağlıklı bir siyasetçinin ruh haliyle açıklanır bir tarafı yoktur. Maalesef, öne sürülen gerekçeler ve istismar yoluyla yaratılmaya çalışılan yersiz korkulara bakıldığında memleketimizde eğitime pedagojik ve bilimsel eleştirilerde bulunmak yerine ideolojik ve popülist bir tavırla yaklaşma yönündeki alt kültür hastalığının devam ettiğini görüyoruz. Hükümeti eleştirme adına eğitimi siyasi hesaplarına alet etmekten çekinilmeyen bu tutum doğru değildir. Arapçaya karşı alerjisi bulunan bu yaklaşımı kendi değerlerinden utanan, kozmopolit batı hayranı kof bir anlayış olarak görüyorum. Bu siyasiler, batı yanaşması kültürün öğreti ve telkinleriyle kendi kültürünü küçümseyen ve Atatürkçü olduğunu iddia eden, fakat gerçekte Atatürkçü geçinen ve Atatürk'ten geçinen bir güruhun sözcüsü olabilirler ancak. 'Kurtuluş savaşında Araplar bizi arkadan vurdu' gerekçesini Arapça düşmanlığına gerekçe kılan bu istismarcı zihniyetin saldırılarının, vatanımızın dört bir tarafını işgal eden, milyonlarca insanımızı gönderen, katleden İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya gibi batı ülkelerinin dillerine karşı nasılsa, aniden sempati ve hayranlığa dönüşen tavırlarını anlamakta zorlanıyorum. Arapçanın seçmeli yabancı diller arasına alınmasının Kur'an öğrenmekle alakası olmamakla birlikte kutsal kitabımız Kuran'ın öğrenilmesinden rahatsızlık duyan bu zihniyeti milletimizin takdirine havale ediyorum."