İşte Cüneyt Ülsever’in “Liberallerin görevi nedir?” başlıklı o yazısı:
“TÜRKİYE’de liberallerin önemli bir bölümü -gerçeklerinden özür dilerim- SSCB’nin çöküşü ardından “sosyalistliğin” dünyada artık hiç prim yapmamaya başlaması üzerine sosyalistlik/komünistlik/Marksistlik’ten “liberalliğe” devşirilmiş “eski tüfeklerdir”.
“Devrimciliği” de “pratik” çalışmalarla öğrenmiş olan bu kişilerin çoğunluğu “liberalliğe” de kulaktan dolma masallarla alışmışlardır.
Kaba bir genelleme ile “eski sosyalist-sonradan liberal” ekibin iki ortak noktasından daha bahsedilebilir:
1) Zamanında kendilerine çok çektirdiği için askere karşı kin doludurlar. Karşı çıktıkları “statüko” onlar için tek bir kelimeye indirgenebilir: TSK!
2) Devrimci dönemlerinde “dünya nimetlerinden” uzak kaldıkları için önemli bir kısmı “iktidar nimetlerine” karşı Özal döneminden beri zaaf içindedirler. Adları önünde “Prof. Dr.” ibaresi taşıyanlar bile son yıllarda herhangi bir araştırma yapmamış olmalarına rağmen yandaş medya sayesinde “yollarını bulmakta” maharet sahibi olmuşlardır. Kendilerine hangi soru sorulursa sorulsun, son 10 yıldır “Meseleyi dünya konjonktürü ve küreselleşmenin karşı konulmaz dayatmaları çerçevesinde ele almak lazım” diye basmakalıp bir cümle ile cevap verirler. Ben şahsen onlar daha ağızlarını açmadan ne diyeceklerini doğru tahmin etmekten bıktım ama onlar adres soranlara bile yukarıdaki ezber çektikleri kalıp cümle ile cevap vermekten bir türlü sıkılmadılar.
Peki, bu “sözüm ona liberaller” ne işe yararlar da 2002’den beri tedavüldeler?
Ben kendi ağızlarından cevap vereyim. Bir tanesi tek bir “kusuru” karşısında kendisini azarlayan Başbakan’a köşesinde aynen şu cevabı veriyor:
“Bu hiddetli yaklaşım, nice dış ve iç gulyabaniye karşı sizi desteklerken geçerli miydi? O durumlarda ‘yanlışın avukatı’ mıydık?”
Türkiye “Anayasa değişikliği” bahanesi altında yeni yol kavşağına geliyor.
Yargı erki tamamen yürütmenin sultası altına alınmaya çalışılıyor.
Dokunulmazlıklara dokunmayan Hükümet “yargı reformu”, seçim barajını % 10’dan aşağı indirmeyen aynı Hükümet “Kürt açılımı” yapıyor!
Bakalım, “liberaller” bu dönemde nasıl bir tavır alacaklar?
ABD’nin 28. ve en önemli Başkanlarından Woodrow Wilson liberallerin en büyük umdesi özgürlük konusunda şunları söylüyor.
“Özgürlüğün tarihi direnmenin tarihidir. Özgürlüğün tarihi hükümet gücünün artırılmasına değil, sınırlanmasına dayanır.”
Benim yaptığım çeviride herhangi bir olası yanlışlığa karşı kıymetli dostum Cumhur Mumcu’nun yolladığı orijinal İngilizce metni de aynen yayınlıyorum.
“The history of liberty is a history of resistance. The history of liberty is a history of the limitation of governmental power, not the increase of it.” (Woodrow Wilson’un 9 Eylül 1912’de New York Press Club’da yaptığı konuşmadan alıntıdır.)
Ülkemizde Hükümet’in “bağımlı ama tarafsız” bir yargı erki kuracağını iddia eden yalakalara benim bir tek sözüm var:
Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay, Danıştay gibi hukuk kurumlarına TBMM, dolayısı ile Hükümet “sadece birkaç üye” verse bile Hükümet’in (siyasal) gücü, Wilson gibi gerçek liberallerin karşı çıkmasına rağmen, orantısız artacaktır!
Hükümet yanlısı liberallerin yargı erki üzerinde Hükümet’in gücünü artırma gayretine karşı nasıl bir tavır alacaklarını yakınen takip edeceğim.”