Bir “önemli” seçimi daha geride bıraktık.
“Önemli” diyorum, zira sonuçları itibariyle, Türkiye’nin istikbalini etkileyebilecek başlangıçlara zemin hazırlayabilecek bir seçim…
Bir yanda, memleketin otuz yıllık belası PKK’nın silah bırakma veya ‘çözüm süreci’ meselesi.
Öte yanda, devleti ele geçirme, yada çok amaçlı görüntü veren ‘paralel yapı’ ile mücadele.
Beri tarafta, güney komşularımızdaki savaş, yangın yerine dönen şehirler ve burada doğru pozisyon alabilme çabası…
Ve bu hengame içerisinde, vaatlerin havada çarpıştığı bir seçim ortamı…
AK Parti 2011’de 21 milyon 500 bin vatandaşımızdan onay alabilmişken, 2015’te 19,1 milyon civarında rey ile, 2,5 milyonluk kayıpla kapamış seçimi.
CHP 2011’de 11,1 milyon rey almasına karşın 2015’te 11,6 milyon oy alarak seçmen sayısını 500 bin civarında artırmış.
MHP 2011’de 5,6 milyon rey’e sahipken 2015’te 7.6 milyon oy’la 2 milyon civarı bir oy artışı sağlamış.
PKK’nın uzantısı görünümünden kendisini kurtaramayan(veya böyle bir derdi olmayan) HDP 2011’de bağımsız adaylarla girdiği seçimlerden 2,8 milyon vatandaştan onay alabilmişken, parti olarak girdiği 2015’te 6,3 milyon rey alarak seçmen sayısını 3,5 milyon artırmıştır.
Seçim sonuçlarını 2011 seçimleri ile kıyasladığımızda, AK Parti hariç diğer üç partinin de seçmen sayısını artırdığını görüyoruz…
Onüç yıl aralıksız iktidar olmuş ve liderini değişmiş bir Partinin, bu kadar oy kaybetmesini ben makul görüyorum.
Bu dört partiye baktığımızda; AK Parti 2,5 milyon civarında oy kaybetmesine rağmen diğer üç partinin artırdığı seçmen sayısı 6 milyon civarındadır.
Yani bu üç parti, AK Partinin yanı sıra diğer partilerden de oy devşirmişlerdir.
Hem de 1,5 milyon civarında bir oy devşirebilmişlerdir.
Seçimin okunması gereken en önemli satır arası budur bence.
Vatandaş artık iddiasız partilere giden oyu kayıp olarak kabul etmiş görünüyor.
2 milyon civarında da artan seçmen oyları da bu üç partide toplandı.
Bu manzara Türkiye’nin…
Bir de Erzurum’a bakalım dilerseniz.
2011 ile 2015 i kıyaslayacak olursak;
Erzurum’da AK Partinin oy kaybı 70 bin civarında.
CHP nin oy kaybı 10 bin civarında.
Toplam 80 bin ediyor…
MHP’nin artırdığı oy 40 bin civarında.
HDP’nin artırdığı oy da 40 bin civarında.
v.s. partilerde ki kayıplar fazla kayda değer görünmüyor.
Görünen o ki, HDP ve MHP, AK Parti ve CHP’nin oylarını bölüşmüşler.
Hem Türkiye resminde hem de Erzurum resminde ilk göze batan yada net olarak görülen bir gerçek var ki o da şu;
Kürtlerin tamamına yakını, tercihlerini ve oylarını HDP’den yana kullanmışlardır.
Yada, HDP artık Kürtlerin partisidir.
Zaten MHP’nin oylarını artırmasının ana sebebi de budur.
Kürtlerin tarafını HDP den yana seçeceğinin, seçimlerden önce, görülmesidir.
Burada AK Partinin kürt orjinli mebus adaylarının, özelikle de Zehra Taşkesenlioğlu ile Abdurrahim Fırat’ın üzerine giderek, haksızlık etmenin akli bir gerekçesi yoktur.
Kürt seçmen kararını vermişti HDP’den yana.
Ne Zehra Hanım’ın ve nede Abdurrahim Bey’in yapabileceği bir katkı olamazdı.
AK Parti burada sadece Kürtlere bir dostluk eli uzatmış oldu.
Fakat Kürtler bu eli, çoğunlukla gönüllü, kısmen PKK’nın baskısı neticesinde, boşta bıraktılar.
Erzurum’da yaşanan ve benzeri ülke genelinde cereyan eden “provokatif” eylemler de işe tuz biber ekti tabii...
Yaşanan böylesi provokatif eylemlere rağmen, AK Partinin Erzurum’da dört Vekil çıkarabilmesinin ardında, 4. Vekil İbrahim Aydemir’in, MHP’ye gidebilecek ciddi sayıda rey’in yönünü AK Partiye çevirebilmiş olmasının katkısı büyük olmuştur...
Hükümet nasıl kurulur, koalisyon sağlıklı olur mu, ne olacak bu memleketin hali ? diye soracak olursanız şayet, şunu söylemek lazım; millet böyle takdir etmiş, siyasetçilere düşen, bu tablodan, ülkenin önündeki engelleri güçlü bir şekilde aşabilecek, güçlü bir koalisyon kurup, ülkeyi yönetmektir.
Bu basiret ve kabiliyet bu mecliste vardır.
Kimse ye’se düşmesin, enseyi karartmasın…