Erzurum’da günlük olarak yayınlanan Gazete Pusula’da bir makale kaleme alan AK Parti’nin 2011 milletvekili aday adaylarından Emrullah Önalan Başbakanı ağır bir biçimde suçlayarak “İnat eder devam ederse DEMİRELLEŞİR diye endişe ettiğim Sayın Başbakan, hızını alamadı Demirelleşmeyi atlayıp adeta bir muhafazakar İNÖNÜLEŞMEYE doğru hızla gitmektedir.Allah’tan birde İnönü gibi rütbeleri yok ve Cumhuriyetin olağan üstü döneminde yaşıyor olsa İstiklal mahkemelerin de şimdi kurulmuş olurdu.” değerlendirmesinde bulundu.
Gafleti derin olanın devleti yok olur başlığıyla kaleme aldığı yazıda son gelişmelere ve barış sürecine dikkat çeken Önalan’ın yazısını olduğu gibi aşağıya alıyoruz:
Bizim Lalapaşa Camiinin mihrabın sol yanında eski yazı ile bugünkü Türkçe okunuşu olarak “Men tâle gafletehu zâle devletehu” diye yazar. Ve bu başlıkla yazımı 2010 anayasa referandum öncesi yazmış ve Ak partiden endişelerimize rağmen evet verilmesi gerektiği görüşümüde belirtmiştim. Daha sonra aynı başlıkla Yenises Dergisi içinde kaleme almıştım. Hani Akif’ in deyişi ve son olmak dileği ile yine güncelleyerek kaleme alıyorum.
GAFLET: Kısaca menfaat ve nefsi duyguların gölgesinde idrak eksikliğinin yanılgısı ile kainatın akışını algılama zaafiyetidir. Bugün ülkemizde yaşananlar üzerimize planlanmış “SOSYO-EKONOMİK LAWRENSLİK” projesinin girdabında ve global cehaletin esaretinde GAFLET UYKUSUNDAolmaktan başka bir şey değildir. Beş yıl kadar önce Erzurum gazetesinde sanki bugünlerin yaşanacağına kehanetle “SOSYO- EKONOMİK LAWRENSLİK” başlığı ile bir yazı kaleme alıp Ak Parti iktidarının sonu Yimpaşlara-Kombassanlara benzer ve körfez kaynaklı sermayenin toplumu üretilmemiş zenginliğe alıştıracağı, çıkarılacak istikrarsızlıklada bu kaynağın buharlaşması ile bakın bize kafir deyip paranızı kaçırıp emanet ettiğiniz önderiniz-lideriniz Osmanlı mirasçıları sizin paranızı yok etti diyeceklerdir diye de bir görüş belirtmiştim.Ancak hesap edemeyeceğimiz benim içerideki müsepbibi de cemaati gösterip bakın her şey yolunda giderken bu cemaatin paralel yapısı bütün bir istikrarı bozdu. Yani Cumhuriyet tarihi boyunca Milletin menfaatleriyle Devletin menfaatlerini çapraz makasa yatıranlar bu sefer Müslüman-Türk kimliğini içeride ve dışarıda çarmıha germek yolu eliyle yeni bir darbe vuracaktır.
Yetmedi kolaycı Müslümanlığın, kolaycı vatanseverliğin, kolaycı zenginlik ekseninde, dil sanatı ile kitleleri kapitalist bir zeminde Siyasal İslamcılığının bir toplumsal uyuşmaya sebep olması belkide bugüne kadar yaşanmış ŞUURSUZ HAİNLİKLERİN en korkuncudur. Hafızası kaynağından kopuk İslam’a ideoloji eklentisi ile Siyasal İslam’ı cemaatin dirsek teması ile iktidara taşıyıp bir sezaryen doğumu yaptırıp evet bir OSMANCIK oğlunuz oldu ama erken doğumundan dolayı kuvezde ancak yaşam sürdürebilir denmeye başlanmıştırm bile.İlmi kendi üretmeyenler medeniyet inşa edemezler, hele hele düşmanlarının metotlarıyla onlarla mücadele edenler düşmanlarının kötü birer numunesi olmaktan öteye de gidemezler. İnat eder devam ederse DEMİRELLEŞİR diye endişe ettiğim Sayın Başbakan, hızını alamadı Demirelleşmeyi atlayıp adeta bir muhafazakar İNÖNÜLEŞMEYE doğru hızla gitmektedir.Allah’tan birde İnönü gibi rütbeleri yok ve Cumhuriyetin olağan üstü döneminde yaşıyor olsa İstiklal mahkemelerin de şimdi kurulmuş olurdu.
Şimdi Cumhuriyet mitinglerinde Tuncay Özkan’ı dahi aratmayacak edepsizlikle Hoca Efendiye hakaretler yağdırmak sadece edep fukaralığından başka da bir şey değildir.Daha dün önünde büküm büküm olan sizler değilmiydiniz, eğer çeyrek asırlık devlet idareciliğinden sonra önünde hasır olduğunuz insanın hain olduğunu söylüyorsanız sizin başbakanlığınız da o zaman YOK hükmündedir..!
Yolsuzluğa duyarlı paralel devleti diye öcü oluşturanların yolsuzlukları örtmek için adeta bir parti devleti yetmedi bir neseften ibaret insan üzerine bir şahıs devletine doğruca hızla yürümelerine, cehalet mi, şuursuzluk mu denir, ama görünen bir şey var ki Milleti-Devleti ile bir yok oluş ile karşı karşıyayız.Belki büyütülen Türkiye’nin etkisizleşen Türkleri olmak yada paranın jandarması olmak bunların esas gayesi olmuş olabilir bu aciziyet içinde olanlar için ömür uzatıcı gelebilir.Ancak Ak parti Cemaat kavgası sürerken ABD Barzaniyi çağırıp bir Kürt devleti ilan edilince tarih bir daha hepimizin global cehaletimizi tescillemiş olacaktır.
Varlığını başkalarının varlığına, zenginliğini başkalarının zenginliğine ipotek edenlerin sonu hüsrandır yada keskin bir deyimi ile üretmeden tüketenler dirhem dirhem yok olurlar.Bir japon anlayışıyla çalışmak ve üretmenin zorlu nimeti ile onurlu yaşamak yerine Sayın Hayrettin Hocamızın fetvaları ile havuzlar oluşturup imam hatip yapanların tarihin medreselerinde ki alın teri ve gönül izlerini görmeleri elbette beklenemez. Hele hele önce suç işleyip Milletin Omurgasını kırmak için Muhsin BAŞKAN cinayetine fetva uydurtanlara cehennem dahi kapıları kapalı olacaaktır.
Bir yanı itibarı ile futbolcu olan ve hep çalım ata ata yol kat eden Tayyip Bey kendi takımına çalım atmanın ayağına dolaşacağını dahi bilmiyorsa O zaman en azından Çine giden asistanı ile araştırmaya giden Prof. Hocanın hikayesini bilmeliydi.
Kuran’ı hıfzedip ancak hergün en az beş vakit okuduğu Fatiha’yı Şerif’in manasını bilemeyen müslümanlık anlayışı elbette etrafınıza şirk ve hırsızlık çemberi örecektir. Kendi derin devletimi kurduk zannedenler kardeş katiline, evlat katiline fetva arayışları künfeyekün olma yolunda yürümelerinden başka bir şey değildir.
Yarımasır önce Nuretiin TOPÇU’nun ”Türlü sefalet ve ihtiraslarla parça parça bölünmüş bir vucudu andıran İslam Dünyası en bedbaht devirlerinden birini yaşıyorve her islam memleketinde ruhlar ayrışmış biririne saldırıyor.Her sene milyonlarca ziyaretçisi olan KABE’nin etrafında ruh birliği meydana gelemiyor. Aslında bunun sebebi ne siyasi,ne iktisadi ne de ilmi ve fikridir. Bu halin esas sebebi İslam’ın temelli ve Kuran’nın özü olan AHLAKIN kaybedilmiş olmasıdır” der.
Dün devlet hainliğini İslamcılık zannedenlerin bugün devleti kutsayarak gölgesinde kendilerini tanrılaştırıp, fertleri kul gibi görme anlayışının derin kainatla bağdaşacak yanı hiçbir yoktur. Devleti kutsayarak kendi günahlarını gizlemeye çalışanlar kendileri ile birlikte devleti de yok olmaya götürmek gibi bir GAFLETİN içinde olduğunu asla anlayamazlar. O beğenmedikleri çeteci diye içeri tıktıklarından bugün medet umanlar bari onların emirlerinde binlerce askeri-silahı varken, emir aldıklarının önünde cezaevlerine tıpış tıpış gidişlerindeki esrarıda bir anlayabilselerdi..!..? Yazının başlığı bu cümle, camisini yapan müslümanın, devletinin ebedi müddet olma yolundaki İmanının Milli Şuuru ile bugün kendisini osmanlı padişahı zanneden zavallıları bir düşünüyorum da..!..?
Gafletin zirve yaptığı bu süreçte, Türk Milliyetçileri Milletten yana olmaz ve Türklüğün çoklukiçerisinde ki birlik anlayışı yolunda demokrasinin gelişimi ve hukun üstünlüğü çerçevesinde kendilerini konumlandıramaz iseler bu garabetler devam edecektir. Kendilerini de büyüyen Türkiye’nin etkisizleşen Türkleri olmaktan kurtaramayacaktır..! Bu da gittikçe hırçınlaşan Türk Milliyetçilerini, “Türküm” diyenler tarafından dahi dışlanan bir marjinalliğe itecektir..! Tıpkı Osmanlı tarihinde olduğu gibi ; Tarihin fasit dairesinde canıyla malıyla bedel ödeyerek devleti kuran ancak devletiyle birlikte gelişime ayak uyduramayanların Yavuz Sultan Selim sonrası başlayıp M. Fatih Sultan la belirginleşen “TÜRK DEMENİN UTANILACAK ACILARI”nı yeniden yaşamaya mecbur kalcaklardır.z.Sonra yıkılan devletin yeni kurtarıcı Nizam-ül Mülkleri, Enver Paşaları, Mustafa Kemalleri olarak ortaya çımak mıdır sadece kahramanlık..!.?
Türk Milliyetçileri artık bütünden koparılan parçacıkların zıtlığı konumuna düşmeden ve bütünün kendisi olduğunun vakurluğu ile cemaatle, cemiyetle, camialarla barışık olup; istişare edebilmenin olgunluğu ile Milli Vicdanın toparlayıcı adresi olmalıdırlar…!..?
Türk-İslam varlığının iki görünmez düşmanı; İslamcılık gölgesinde Türk-Devlet düşmanlığı yapanlar ile Türkçülük-Devletçilik gölgesinde İslam düşmanlığı yapan pirinç içerisindeki beyaz taşlardır. Bu beyaz taşların konumlarının birbirlerinden farklı oluşu, birbirleriyle kavgalı görüşleri ya da kutsal isimleri sizi aldatmasın. Onların ortak tek bir düşmanı vardır; o da Türk-İslam varlığıdır.
Türk Milliyetçileri, Milli Şuurlarını İslam’ın evrensel ruhu içerisinde ve de ilmi bir akıl ile kesintisiz yaşatmayı başarabilecek bir İDRAKİN sahibi olmalı ve Akif’in haykırdığı Türklüğü Yusuf’un düştüğü kuyudan çıkarmak zorundadırlar. Yine Türk Milliyetçileri bu idrakin ilmi sistematik düzenlerini kurmalı ve bunların denetim bekçiliğini hayat tarzı haline getirmelidir. Aksi halde; Dış odak planlı yeni Siirt sendromlarıyla yolu cezaevlerinden geçmiş bu sefer zıt alanlardan global kahraman yaratıp iktidar planlarının idrak fukaralığı etrafında kelebek gibi döner dururuz..!..?
“Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişip gaflete düşmeyin, sonra gücünüz, devletiniz elden gider ve sabredin Allah sabredenlerle beraberdir” (Enam suresi 46)
Ve bizim Mevlanamız der ki : Dünya hırs sahiplaerinin sırtında, sabır sahiplerinide ayağının altındadır.Bizim altı asırlık camimizin duvarındaki bu ayetten ilham alınarak yazılan ve zihinlerimize atılmış düğümleri çözebilecek bu cümleden ve Mevlana’mızdan herkesin alacağı çok ders var diye düşünüyorum.
Yüreğimin en yanık en akli selim sesi diyor ki; Büyüyen-Gelişen Türkiye’nin etkisizleşen Türkleri (tıpkı Osmanlıdaki gibi) olmamak için “Geleceğimizin ne kendisini devlet zannedenlerin derin GAFLETİNE ne de siyasetin Şuursuz Hainliklerine tahammülü yoktur” MUHABBETLERİMLE
KAYNAK: http://www.gazetepusula.net/yazarlar/62/gafleti-derin-ve-uzun-olanin-devleti-yok-olur_1250.html